8 Ocak 2013 Salı

aşk..şıpsewdi sakızı misaali :)

aşk..; kişi hakkında bi sürü sorunun cewabını merak ederken, cewapların saklı olduğu kişiyle yaşanan hayattır..boşa gidip gitmediğini cewaplara kawuşunca anlarsın..ya da öğrenemeden ömür biter :)

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Aslında..



Aslında o telefon çalarken yeşerdi umularım..Biliyordum geleceğini..Yada bilmekten ziyade çok istiyordum..Bir süre telefona bakakaldım..Cevapladım sonra..”Tamam” diyordu telefonun ucundaki ses, “geliyorum” diyordu..Buna bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim..Ne olurduki; “gelmeyceğim” ya da “gelemeyeceğim” deseydi?..Hayatın sonumuydu bu?..Değildi elbet ama istiyordum işte ve oldu..Planlı hareket etmeliydim..Riske girmeden ve tekrarını talep ettirecek şekilde olmalıydı bu..Yoğun geçen bir Cuma günü sonrası bu olumlu cevabı almam bütün yorgunluğumdan kurtulmamı sağladı..Çok sevinmiştim..

Uzun bir yol bekliyordu beni..Heyecandan neyi nasıl yapacağımı bilemiyordum..Sorular geldi hep; nedir bu halin? Ne bu heyecan?..Kimseye birşey söyleyemedim..Yok birşey, normalim ben diyip durdum..Bir taksi bulup bindim ve Beyoğlu dedim sadece..Direksiyonu neredeyse göbeğiile çeviren, orta yaş üstü, saçları ve pos bıyığı beyazlamış, esmer şöfö o tok sesiyle “ee eğlenmekte lazım” diyip sinsi sinsi güldü..Fazla uzun süremedi bu gülüşü..Yüzümdeki donuk ifadeyle net bir şekilde “evet” diyip sustum..Araç bir taksiden çok bir minibüse benziyordu.. Her tarafından birşeyler sarkıyodu..Tesbihler, ipe dizilip düzenli bir şekilde örülmüş boncuklar, benzincilerden ve tamirhanelerden alınmış araç kokuları ki insanın burnuna zarar verecek derecede kötü kokuyorlardı.. Aracın tavanı yıllarca önceden kalma fotoğraflarla doluydu..Yıllarca önceki evlerin duvarları gibi.. Şöför beyin gençliği,askerlik hatıraları, çocukları ve daha tahmin yürütemediğim bir sürü fotoğraf vardı ve sanırım şöförün ağzından hiç düşmeyen sigarasının dumanından olacak ki hepsi sararmıştı..

”değil mi?” diye bir soruyla irkildim..Şöförün bir ara çocuk okutmanın zorluğundan bahsettiğini işitir gidi olmuştum aracı incelerken..”evet evet çok zordur bu devirde” dedim ve ikinci bir soruyu kesmek amacıyla bir sigara için izin istedim..”iç iç sende bizdensin” gibi anlamsız bir yanıta maruz kalarak yaktım sigaramı..”Bizdensin” derken ne demek istedi acaba? Şöföre mi benziyordumki ben?..Nerem onlardandı?..Ya da onlar kimdi?..Bu sorularla bouşurken; “çok içme ama, daha gençsin” dedi şöför ve tüm sorularımı yanıtlamış oldu.. Etrafımın verdiği şaşkınlıktan olsa gerek heyecanım yatışmştı biraz.Tabi bunda tok sesli şöförün de etkisi büyük..Bitmiyordu yol bir türlü..Kahrolası İstanbul trafiği yine yaptı yapacağını..Mesafe azaldıkça trafik artıyordu ve ben daha da bir sinirleniyordum buna..Neler yapacağımı düşünmeye başladım..Nerelere gideceğimi, gideceğimiz yerleri beğenip beyenmeyeceğini düşünmeye başlamıştım ki “ee nereye gideceksin bakalım?” sorusuyla yine irkilerek kendime geldim..Tam sırasıydı ya bu sorunun..”Sanane” demek geldi içimden bütün beyoğlunu bilirmiş edasıyla sorulan bu soruya karşılık..”Bilemiyorum, takılacağım öylesine” diyerek geçiştirdim yine..”Yalnızsın” dedi..”Şimdilik” diye yanıtladım..Ağazından düşürmediği sigarasının sararttığı dişlerinin bir kısmını göstererek gülümsedi..Çok az bir mesafe vardı ama artık trafik tamamen durmuştu..Etrafta insanlar taksilerden, dolmuşlardan inip yürüyorlardı..Bende şöföre parasını ödeyerek inip yürümek istedim..Dha fazla kalmak istemedim araçta..Para üstünü aldım, pos bıyıklı taksiciye hayırlı işler dileyip indim araçtan..

Hava yeni kararmıştı..Birazda pusluydu..Ortalığı aydınlatmaya çalışan, kimi bozuk, kimi de bozulmaya yüz tutmuş sokak lambalarının sönük sarı ışıklarının altından yürüyen insanların arasına dalığ yaya olarak devam ettim yoluma..Sanki yeni bir hayat dağıtılıyormuşcasına akın ediyorlardı insanlar Beyoğlu’na..Nedenini sorgulamak anlamsızdı ben de onların arasında aynı istikamete giderken..Kim bilir neden gittiklerini, ne heyecanlar, ne üzüntüler. Ne beklentiler yaşadıklarını.. Onlarla yürüyordum bende..Ve sonunda görüldü meydan ve kalabalık..

Çok kalabalık..Henüz tek başımayken uğrayayım bir kaç arkadaşıma diye düşündüm..Zaten “geleceğim” den sonra bir dha görüşmemiştik..Ne zaman gelecek?, nereye gelecek? Hiç bir fikrim yoktu..Sadece gelecekti ve bu bana yerterdi..
Bir arkadaşımın mekanında birkaç bira içerek uzunca bir zaman bekledim aramasını..Karanlık salaş bir bar burası..Ama samimi..Girişi dar biraz..Girişteki koridorun duvarlarına asılan yüzlerce etkinlik ilanı, afiş, insanların çizdiği resimler ve her konuda yeni ve çok eski dergilerin bulunduğu raflar bu koridoru daha da dar gösteriyor..Koridor bitmeden başlayan barın önündeki sandalyeler; koridoru hiçbitmeyecekmiş gibi gösteriyor..Barda fon oluşturan şişerin çoğu boş ve sadece reklam için yada yer doldurması amacıyla orada olduğu çok belli..Barı da geçince oturacak biryerler bulabiliyorsunuz kendinize..Duvarların rengi sigara dumanınında etkisiyle alacalı, tavandan ve duvarlardaki çıkıntıların herbirinden farklı bir obje sarkıyor..Eski kömürlü ütüler, kaliteli ama içilmiş boş şarap şişeleri, kimi el yapımı, kimi de fabrika işi maket gemiler, eski beyoğlu fotoğrafları, mumlar, maskeler ve daha neler neler..

Saat bi hayli geç oldu..Ben aramak istemiyordum..Korkuyordum doğrusu..Gelmeyeceğini duymaktan korkuyordum..O arayıp söylerse böyle bir şeyi daha iyi olurdu benim için.. Nedenini bilmiyorum ama daha iyi olurdu..Telefon elimde bekliyorum bir kaç saattir..Sonunda ekranı işildamaya başladı telefonumun..Aklıma; gelmeyeceğini hiç getirmedim telefonum çalarken..Yine bir süre bakakaldım ve sonra açtım..”Neredesin?” dedi..Bulunduğum yeri söylediğimde; “nasıl geleceğim oraya? dedi..Geliyordu işte..Cidden sevindim şimdi..Hemen tarif ettim..Bulabileceğinin teyidini de alınca rahatladım doğrusu..Ve beklemeye başladım tekrar..

Muhabbete dalmışım o an orada bulunan arkadaşlarımla..Sonra birden gözüm kapıya takıldı..İçeriye doğru bir arayışla bakarken gördüm onu..Heyecanlandım ama herzamanki gibi belli etmedim.. Yerimden yavaşça kalkıp kapıya önldiği sırada içeriye girdi..Koridorun kalabalıklığında bulduk birbirimizi..

Sade bir merhaba ile geçiştirdim..Heycanım nerede hiç anlamadım?..Neden belli edemiyordum içimdekileri?..Nedendi bu frenleyişim kendimi?..Neden sarılmadımki?..Çok güzel görünüyordu.. Aslında çok sadeydi selamlaşmamız gibi..Sıcaktan sanırım, uzun kahverengi saçlarını dağınık bir şekilde başının üzerinde öylesine toplamıştı..Beyaz bir t-shirt ve mavi bir kot pantolondan ibaretti.. Makyajsızdı dudağındaki kırmızı ruj dışında..Ama yinede çok güzeldi..Yürüdüğünden olsa gerek yanakları kızarmıştı biraz..Gözleri her zamanki gibi gülüyordu..Bir şey anltamak istediğinde yaptığı gibi gözlerini kısarak gülümsüyordu yine..Yüzünün duruluğu, gülüşünü çok daha etkileyici kılıyordu.. Kendisiydi bu gece ve benimleydi..Benim gibiydi..Mekanı inceledi göz ucuyla..Ona uygun değildi belliki ama yadırgamadı..Bana uygundu çünkü..

Oturup içecek birşeyler söyledik..Aslında burada devam etmeyecektik ama yinede birşeyler içmek istedim burada onunla beraber..Tahmin ettim votka enerji içeceğini ve daha o söylemeden ben söyledim onun adına..Bende herzamanki gibi bira aldım..Alakasız konulardan bahsettik sürekli..Can sıkmayan konular olmamasına özen göstererek..Mekandan bahsettik biraz..Kalabalıktan bahsettik.. İçkilerimizi bitirip ayaklandık yavaşça..Nereye gideceğimize dair hiç bir fikrim yoktu..Ama ben götürmeliydim onu biryerlere..Yine bir arkadaşımın mekanı geldi aklıma..Yine salaş, yine ona uygun değil..Daha önce gitmedim aslında oraya..Yeni açtı arkadaşım ve sürekli davet etti..Ama gidemedim bir türlü..Önerdim ve kabul etti..Vedalaştım mekandakilerle ve Beyoğlu’nun mahşeri kalabalığında yürümeye başladık..

Yürüken kendinden habsetti biraz..Bende uydum ona..Sonra kalabalıktan bahsettik..Çok sevdim bu yürüyüşü..Yol uzundu ve kalabalık bunaltıyordu ama sevdim yinede.. Konuşuyorduk rahatsız edilmeden..Etraftakiler ile ilgili yorumlar yapabiliyorduk ve kimsenin umurunda değildi bu.. Beyoğlu’nu seviyorum..Olduğun yerde durup çığlık atsan kimsenin umurumda olmaz..Sadee geçerken dönüp bir bakarlar insanlar ve “ne yapıyor bu deli” diye düşünürler en fazla..Bu kalabalıkta bile aslında kimseyi göremiyordum onun dışında..Sokak lambaları yine sönük sarı yanıyor..Ertafı binaların ışıkları aydınlatıyor..Dört bir yanımızı insanlar kaplamış durumda ama sanki koskoca caddede sadece o varmış gibi geliyor bana..O konuşurken daldım bir ara ve izledim..Gerçektende sadece o vardı o an..Etraftaki yüzlerce insanı görmüyordum, duymuyordum..Aslında o’nu da duymuyordum..Sadece görüyordum.. Sadece o’nu görüyordum..İşitmiyordum, koku almıyordum, hareket algılamıyordum.. Binaların ve sokak lambalarının ışıkları da yoktu..Bir operada solistin üzerine tutulan ışık gibi bir şey sadece onu aydınlatıyordu ve ben dalmıştım bu görüntüye..Belki bir süreliğine nefes bile almadım..Bir süre sonra, manalı bir şekilde kıstığı gözleriyle bana bakarak, anlamını merak ettiği bakışların nedenini soruğunda kendime geldim..Yine frenaledim kendimi.. Yine coşamadım..Yine dur dedim kendime..”Yok birşey, dinliyorum” diyerek geçiştirdim.. Gerçektende dinliyorum ama o’nu değil.. İçimden geçenleri dinliyordum sadece..Çok sevdim bu yürüyüşü..

Yaklaşıyoruk yavaş yavaş ve ben bunu hiç istemiyordum..O’nunlaydım ve yalnızdık..Yaklaştıkça ara sokaklara giriyorduk ve kalabalık seyrekleşiyordu..Sokak lambaları ve bina ışıkları da..

Mekanın kapısında girince uzun bir boşuk geçerek salona ulaşabildik..Hemen girişteki bar ve bar sandalyelere daha önceki mekanı hatırlattı bana..İçerideki loş ışık, mekanın salaşlığı, girişteki ilan ve afiş panosu da aynı etkiyi yarattı..Dizayn farklıydı ama şekil heme hemen aynıydı..Birkaç masa ve sadalye bulunan küçük bir bahçesi vardı..İçeride, bahçenin hemen çıkışında bir duvar piyanosu ve üzerinde iki gitar ve birsürü vurmalı çalgı vardı..Piyanoya bitişik başlayıp duvar boyu devam eden sedir kilim deseniydi..Aynı şekilde karşı duvarda da pencere hizsından başlıyor ve bara kadar devam ediyor ve sedirin önünde masalar bulunuyordu..Orta taraf hemen hemen boştu..Işığın çok kısık olmasından duvarlardaki resimler net belli olmuyordu..Tek seçebildiğim büyük bir Bob Marley posteriydi..Bar, daha çok amerikan mutfağın önüne kurulmş bir setten ibaretti..1950 lerden kalma soluk yeşil bir buz dolabı dikkat çekiyordu..Dışarıya bakan iki kanatlı pencere sonuna kadar açıktı ama yinede sıcaktı içerisi..Pencerenin önünde de üzerindeki motiflerden Afrikalıların kullandığını düşündüğüm, biri üflemeli, birisi de sadece dalga sesi çıkarmaya yarayan iki farklı enstruman vardı..Çok kalabalık değildi içerisi ama yinede bu kadar enstruman varken insanların banttan birşeyler dinlemeleri garip geldi bana..

Piyanonun yanına oturduk..Mekan sahibi arkadaşım gelip selam verdi..O an orada blunan birkaç arkadaşımla da selamlaştık..İçkilerimizi yine aynı şekilde bir votka enerji ve bir bira şeklinde söyledik ve muhabbete başladık..Burası da ona hitap etmiyordu ama yinede sorduğumda “beğendim” dedi..Bu beni biraz mutlu etti.. Beğendirmeliydim.. Sıkılmamalıydı..

Kendimizden bahsettik biraz..Nelere ilgi duyduğumuzdan..Nelerle uğraştığımızdan falan konuşturk.. Futboldan bile konuştuk..Müzikle uğraştığımı söyledim..Hatta “bu gece çalabilirim dedim”.. Çaldımda..

Mekanda bulunan; kabarık, kıvırcık, siyah saçlı, bıyıklı bir genç gitarını akord etmeye başladı.. Yanında bulunan ve sonradan İran’lı olduğunu öğrendiğim, kara kaşlı, kara gözlü, çok zayıf, otantik

bir kıyafetli ve boynunda fular bulunan genç erbane’sini kılıfından çıkartıyordu..Bir süre entrumanları ile ilgilendikten sonra birlikte çalmaya başladılar..Çaldıklarının ne olduğunu bilmiyordum ama kulağa hoş geliyordu..

Bu arada biz sohbetimize devam ediyorduk..O votka enerjisini bitirene kadar 3 tane bira içmiştim ve onunda bitirmesini bekliyordum yenisini söylemek için..Bir süre sonra onun içkisi de bitti ve yenilenmesini talep ettik..Gelen içkinin çok sert olduğunu söylediğinde güldüm..Aslında olması gerektiği gibiydi ama neden o’na sert geldi anlamadım..Bardağını alıp bara gitim ve biraz daha enerji içeceği ekleyerek yumuşattım..Tadına bakıp beğendiğini söyledi..

Piyanonun üzerinde bulunan diğer erbane’yi alıp müzisyenlere eşlik etmeye başladım..Bir süre sonra hepbirlikte çelıyorduk..Bildiğim şarkılarda, daha bir coşkuluydum..Garip garip baktığını hissettim önce..Sonra o da bu duruma alıştı ve tadını çıkarmaya başladı..Bir süre böyle devam ettik..Birkaç şarkıya ki bildiğini hiç tahmin etmediğim şarkılara eşlik etmesi şaşırttı beni doğrusu ama bir o kadar da sevindirdi..Aynı doğrultuda bir frekans yakalamak mutlu etti beni..Şaşakınlığımı kendisine de söyledim..

Müzisyenler mola verdiklerinde piyano çalmaya çalıştım biraz ama erbane’den şişen parmaklarımla pek verimli olamadım bu konuda..Ve sonunda gitar..Alkolünde etkisiyle rahat bir şekilde önce herkesin bildiği birşeyler çaldım ve diğer müzisyenler bana eşlik etti..İçerideki insanlar da söylediler..Sonra orada bulunan hiç kimsenin bilmediği bir şarkı çalıp söyşedim..İranlı gençte enstrumanıyla eşlik etti bana..Şarkı bitikten sonra kendi şarkılarımdan birisi olduğunu söylediğimde şaşırdı biraz..Beklemiyordu böyle birşey belliki..Aslında daha hiç birşey görmemişti..Hep bir dur noktası vardı kıramadığım..Kırmama müsade etmediği..Aşabilsem neler söyleyecektim, neler yapacaktım ama aşamıyordum.. Benim şaşkınlığım da bundandı..

Saat ilerledikçe ve alkol arttıkça ben daha da rahatlıyordum ama sürekli aktif olan bir kontrol mekanizmam vardı..Böyle olmak istemiyordum ama o dur noktası..Beklentisi neydi acaba.. Bilemiyordum ki..Anlayamıyordum..Hayır demedi hiç birşey için..Ama evette demedi..

Yavaş yavaş toparlanmaya başladık farklı bir yere gitmek için..Mekanda bulunanlarla vedalaşıp çıktık..Sabah karşı sokaklar hemen hemen boştu..Bina ışıkları sönmüş ve sokaklar, kendini zor aydınlatan sokak lambalarına ve bizim gibi birkaç kişiye bırakmışlardı..Belediye işçileri bütün gecenin pisliğini taşıyan yolları yıkıyorlardı..Her binanın bir köşesinde tıka basa doldurulmuş çöp torbaları ve dışındaki çöpler vardı..Islak yolda yürümeye başladık geldiğimiz istikamete..Bu sefer daha alkollü, daha samimiydik ve ben daha mutluydum..

Hava aydınlanmaya başlamıştı..Sanki bütün gün ışığı sadece onu aydınlatıyordu..Gece yaşadığım hisler daha da yoğundu şimdi..Ben yine sadece o’nu görüyordum..Filmlerde gördüğüm şekilde hareket ediyordu..Ağır çekimde izliyordum resmen..Belkide gerçekten ağır şekilde devam etmesini istiyordum o anın..Hatta durmasını istiyordum zamanın..Bu şekilde daha uzun süre benimle olacaktı..

Yüdükçe, yaklaştıkça üzülüyordum ayrılacağız diye..Ezan okunuyordu..Saat 5:30 civarıydı ve telefonu çaldı..Evinden arıyorlardı gelip gelmeyeceğini sorgulamak için..Yüzüme baktı önce kıstığı gözleriyle sonrada “geliyorum” dedi..Üzüldüm..O’nun da üzüldüğü yüzünden belli oluyordu..Ama mecburdu belliki..Başka bir mekana da gidemeyecektik..Evine gidecekti ve ben kendimle beraber

kalacaktım yine..Dolmuş durağına doğru yürümeye başladık..Mutluluğumun yerini üzüntü ve çaresizlik almaya başladı yavaş yavaş..Meydanda, otelin yanında bulunan bankanın önünden geçerken, bankanın önünde bulunan, beton çiçeklikleri göstererek “oturalım mı biraz?” diye sordu..Nasıl hayır diyebilirdimki.. ”Süper olur” dedim..Yüzlerimiz bankanın kapısına dönük bir şekilde oturduk yanyana, sarıldık ve konuşmaya başladık..

-Neden geliyorum dedin?
-Bilmiyorum o an öyle çıktı ağazımdan..
-Hay ağazına..

Diyerek gülümsedim..O’nunda hoşuna gitmiş olacak ki aynı tepkiyi verdi..

-Eve gelmeyeceğimi söylemedim..Bekliyorlar gördüğün gibi..
-Üzüldüm ama sana da birşey söyleyemiyorum..Kesinlikle zor durumda kalmanı istemem..
-Bende seninle gelmek isterim ama bugün değil..
-Bende benimle gelmeni isterim ama artık çok zor..
-Neden?
-Eve geleceğimi söyledim..Artık çok geç..
-Hay ağazına..

Dedim yine ve tekrar güldük..Bir süre sessizce oturup sarıldık birbirimize..Uykusunun geldiği gözlerinin kızarıklığından belli oluyordu..Daha fazla geç kalmaması için “Hadi kalkalım” dedim..”Olur” dedi, kalktık ve dolmuş duraklarına yürümeye başladık..

Otelin önünden karşıya metro istasyonuna doğru yolu geçtik ve duraklara ilerliyorduk..Duraklara gelmek için 50-60 metre kalmıştı ki “sana birşey söyleyeceim” dedi ve durdu..Metro istasyonunun arka çıkışında bulunan ağacın altına doğru gittik ve durduk..Ben ne olduğuna anlam veremiyordum..Yüzlerimiz birbirine dönük şekilde beline sarıldım..Aklımdan neler gemediki o an..Ama beklemeliydim, sabretmeliydim..

-Evet seni dinliyorum..
-Unuttum ne söyleyeceğimi..
-Nasıl yani?
-Unuttum işte..Biraz bekleyelim gelir aklıma..
-Olur bekleyelim..

Dedim ve beklemeye başladık..Etrafa bakıyordum öylesine..Meydanın ortasında bulunan uzun projektör direğinin ışığı aydınlanan havayı daha da aydınlık gösteriyordu..Ağacın altında olduğumuz için projektörlerin ışığı yapraklar arasında buldukları boşluklardan süzülerek ulaşıyordu bize..Havanın puslu olması yapraklar arasından yansıyan ışığı mükemmel gösteriyordu..Durduğumuz yerin yanında, yeni biten metro inşaatından kaldığını düşündüğüm kum, çimento, beton artıkları vardı..Dolmuş duraklarında bulunan şöförler ellerinde çayları ve sigaralarıyla muhabbet ediyorlardı..Kimi aracının içerisinde uyuyordu..Yüzüne baktığımda bana bakıyordu yine gözlerini kısmış, birşey alatmaya çalışıyor gibiydi..Anlıyordum aslında ama belli etmek ve anladığım şekilde davranmak istemiyordum.. Tepkisi ne olurdu tam kestiremiyordum..Bir sigara yaktım ve;
  
-Bekliyorum hala..Gelmedimi aklına?

Dedim bir süre sonra..Aslında bu şekilde devam edebilirdim bütün hayatıma..

-Hayır gelmedi..
-Ozaman daha fazla geç kalmamalsın..Aklına gelince söylersin..
-Peki gidelim ozaman..
-Hadi bakalım..

Dedim ve dolmuş duraklarına yöneldik..Tam kaldırımdan inecektik ki;

-Oturalım mı biraz?

Dedi..Şaşırdım..Ne yapmaya çalışıyordu anlam veremiyordum..Aynı yere, ağacın altına tekrar döndük ve oturduk..Yanyanaydık..”Uykum geldi” dedi ve başını omuzuma yasladı..Sarıldım ve öylece kaldık bir süre..Hava iyiden iyiye aydınlanmıştı..Yapraklardan süzülen ışık belli olmuyordu artık.. Konuşmuyorduk..Öylece duruyorduk ağacın altında..Belediye otobüsleri seferlerine çoktan başlamışlardı..İnsanlar gitmek istedikleri ya da gitmek zorunda oldukları yerlere gidebilmek için, uykulu gözlerle, otobüslere, dolmuşlara biniyorlardı..Etraftaki koşuşuturmayı görünce artık yeni bir günün başladığı tam anlamıyla belli oluyordu..Daha fazla geç kalmasını istemedim..

-Hadi kalkalım artık..
-Nereye gideceksin sen?..
-Evime tabiki ve sayende tek başıma..
-Öyle deme, bende çok isterdim gelmeyi..
-Tamam tamam demiyorum birşey..
-Benimle gelsene..
-Nereye?, size mi?..
-Evime bırakırsın işte..
-Peki geleyim..Kalkalım artık..

Dedimve kalktık..Dolmuş duraklarına duğru yürümeye başladık tekrar..Dolmadan kalkmayan sekiz kişilik dolmuşta sadece ik kişi vardı..Durağın yanında bulunan binanın duvarına yaslandım ve bir sigara daha yaktım..Tam karşımda duruyordu ve gözümü alamıyordum..Gelip başını omuzuma yasladı ve yine sarıldım..Kendime dur diyemiyordum..Çok özeldi o anlar, beraberdik ve bir saniyesinin bile boşa gitmesini istemiyordum..İçimde hiç bir kötülük yoktu aslında ama ellerimi kaldırıp, başının iki tarafından tutup, yüzünü yüzüme çevirerek öpmek istedim..Aslında bunu her sarıldığımda istedim..Yapamadım..Yapamazdım..Beklemiyor olabilirdi..Beklemeden olması çok daha heyecan verici olabilirdi belki ama yinede riske giremezdim..Girmemeliydim..Ne olurduki yapsaydım..Küfür mü ederdi?..Dövermiydi beni?..Elbette olmazdı bunlar ama söyleyeceği bir iki kelime ile ya da hiç görmek istemeyeceğim bir bakışıyla dayak yemişten beter olabilirdim..Aslında değerdi herşeye fakat göze alamazdım bunu..Belli ki güveniyordu bana..Keşke daha açık belli etseydi beklediğini ya da bir beklentisi olup olmadığını diye düşündüm..Bana gelmeyi istediğini söylediği halde düşündüm bunları..Dolmuşta hala iki kişi vardı ve saat ilerliyordu..Taksi önermek geldi aklıma..

-Taksiyle gidelim mi?
-Olur..

Dedi sadece, göğsüme yasladığı dolgun yanağının büzüştürdüğü dudağından çıkan şirin bir sesle..

Dolmuş durağının yanında bulunan taksilere doğru ilerledik..İlk sıradaki aracın kapısını açtım ve bindi..Arkasından da ben bindim..Akşamki taksiyle ve şöförle kıyaslayınca, özel şöförlü bir limuzine binmiş gibi hissettim kendimi..Belliki araç yeniydi..İçeride hala yeni koltuklardan yayılan o koku vardı..Şöför; sarışın, renkli gözlü, genç ve bakımlı bir adamdı..Eşlik etmesinden anlaşıldığı üzere genelde yabancı müzik dinliyoru..”Ne tarafa gidiyoruz?” diye sorduğunda “Maltepe” dedim ve yola çıktık..

Şöföre sorarak bir sigara yaktım ve camı araladım..Birbirimize uzak oturuyorduk araçta..Sabahın serinliğinden olsa gerek üşüdüğünü söyledi ve yanıma sokuldu..Sol kolumla sarıldım ve kolunu ovmaya başladım..Gözleri kapanıyordu artık..Uyu biraz” dedim daha sıkı rasılarak..Baışını göğsüme daha sıkı yaslayarak kapattı gözlerini..O anki mutluluğumu kendime bile ifade edemezdim.. Anlatılamazdı..Yaşamak gerekliydi anlamak için ve ben yaşıyordum.. Yanımdaydı.. Dokunabiliyordum..Akşam buluşmaya gelirken aklıma bile gelmezdi bunlar..İstiyordum, hayal ediyordum aslında ama gerçek olabileceğini sanmıyordum..Gözlerim açık, bilincim yerindeydi ama sanki çok derin bir uykudaymışcasına rüyada gibiydim..

Şöförün “Nereden döneyim?” sorusuyla, hiç kalkmak istemeyeceğim o uykudan uyanarak kendime geldim..O’da öyle..”Benzinliğin yanından sağa dönüp düz devam edeceğiz” dedi uykulu ve yorgun sesiyle..

Tokası gevşemişti başını göğsümden kaldırdığında ve uzun saçlarının bir kısmı serbest kalmıştı.. Benzinliğin yanından sağa döndüğümüzde doğruldu ve tokayı tamamen çıkararak saçlarını serbest bıraktı..Sonra yine geldiğinde olduğu gibi dağınık bir şekilde başının arka kısmında topladı..Yorgun ve uykusuzdum ama o’nu izlemek bunların hepsini unutturuyordu..Çok güzeldi..Evine yaklaşıyor olmamız gerçekten üzüyordu beni..Bir kaç sağ, sol yönlendirmesinden sonra evinin önündeydik.. Gelmesini hiç istemediğim bir andı..Birbirimize baktık bir süre duran aracın içerisinde sonrada buluşmamızdaki sadeliğiyle vedalaştık iyi uykular dilyerek..Araçtan indi ve sağ tarafımızda bulunan apartmana doğru yürüdü..İçeriye girip yukarı kıkmasını izleyecek kadar bekledim ve şöföre “gidelim” dedim..“nereye?” dediğinde “ne farkederki” dedim kısık bir tonla..Anlamsız olduğunu farketmem uzun sürmedi..Şöförde benim gibi düşünüyor olmalıydı ki şaşkın bir ifadeyle bakıyordu aynadan..“Bahçelievler” dedim hemen sonrasında..Tekrar yoldaydım geldiğim istikamete doğru ama bu sefer tek başımaydım..

“Çok farklı olabilirdi ama yinede herşey için çok teşekkür ederim” yazdım ve tam gönderecekken o’ndan “Herşey için çok teşekkür ederim..Çok güzel bir gecedi” yazan bir mesaj geldi..“Rica ederim.. Asıl ben teşekkür ederim..Hadi uyu şimdi..Daha sonra görüşürüz..İyi uykular” yazan mesajı gönderdiğimde boğaz köprüsüne giriyorduk..

Sabah sabah boğazın manzarası büyüleyiciydi..Yeni doğan güneş, bütün boğazı aydınlatıyordu..Güneş ışıkarı denizin üzerinde muazzam bir şekilde parlıyordu..Hava çok temiz kokuyordu..Tek başımaydım..Biraz buruktum..Bir sigara daha yaktım eşsiz boğaz manzarasına karşı..

Evime geldiğimde geceyi düşünmeye başladım..Bir akşamlık birlikteliğin düşüncesi bile mutu adiyordu beni..Ne olurduki “gelmeyeceğim” deseydi..Demedi..Onca anlamlı bakışa, onca sarılmaya

rağmen demedi..Belki de istemiyordu gelmeyi ve sadece beni kırmamak için gelmek istiyorum dedi..Bilemiyorum ama bunu sölemiş olması bile mutlu etti beni..Bir daha ne zaman bu şekilde bir araya gelecektik kim bilir..Gelebilecekmidik o bile belli değilken bunu düşünmek umut veriyordu..

Gün Cumartesiydi ve Pazartesi tekrar görüşecektik..Pazartesinin gelmesini bu kadar istediğimi hiç hatırlamıyordum.. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Biraz Nostalji Yapalım_4

Aslında ne biliyormusun..Kahveyle, falla yada bunlara inanmakla bir alakası yok hiçbir şeyin..Sen bakarsan fincana beni sana, seni bana yorumlarsın istediğin gibi..Ne istediğimi biliyorsundur..Ne istediğini de..Olmasını istediğini istediğimi bildiğin için istiyormuş gibi yorumlarsın ve yorumlarınla kalır isteklerim..Karışık olurum, istekli olurum, aslında o gördüklerinin beni ne kadar anlattığını bilemeden anlatırsın.. İçinde fırtınalar kopuyor dediğinde aklım yeni ütülenmiş çarşaf gibidir bazen, bazende hiç bir hareket yok dersin aklım binbir düşünceyle boğuşurken..Net olamazsın hiç bir zaman..Ne istediğini açık açık söylersin ne de duydukların işine gelir..Sorgularım çoğu kez ama neticelendiremem.. Kuşku bu mudur kişiden..Kuşku kişiden midir yoksa düşüncelerindenmi?..Düşündüğü kadar mı kadar mı şeffaftır kişi yoksa düşündüklerini anlatabildiği kadar mı?.. Ya da gereksizmidir kuşku?..Anlattıklarına gülüp geçmelimidir kişinin?..Değersizleştirmezmi bu ilişkiyi, ilişkinin boyutu ne olursa olsun..Eğlenmek için mi anlatılıyorki tüm kahve kalıntılarına yansıyanların yorumları?..Bekliyor insan istediğini duymayı..Ama anlatan beklenileni ne kadar biliyor ki?.. Ciddiye mi almalı yoksa?..Ya gerçekten hissediyorsa anlattıklarını..Ya gerçekten istediği buysa..İşte yine burada risk devreye giriyor..Neyi riske atmalıyım?..Yada ne kadarını?.. Hiç tanımayan birisi baksa bu fincana ve başlasa anlatmaya ne güzel olur..Beni tanımıyor.. Neler düşündüğümü bilmiyor..Benimle ilgili yapabileceği yorumların tamamını kahve kalıntılarından belirlese ne güzel olur..İstediklerimi anlatması önemli değil..Olacakları anlatması önemli..Telveden de olacakmı belirlenirmiş deme sakın..Oldurma isteği doğurur..Olmayacaksa da sevindirir belki söyleyecekleri..5-10 dakikalık düşünce tahmini..Hiç tanımayan birisi baksa ne güzel olur.. Peki ne kadar sürerki bu aldatmaca?..Ne kadar oynayabilirki insanlar?..Yaşadığımız kadar oynayabilecekleceksek ne kadar yaşıyoruz?..Nefes alabildiğimiz kadar mı?..Böyle yaşanıyorsa eğeri nefesim olurmusun?.. Ş.Şener KOÇ 04,09,08 / 13:03

Biraz Nostalji Yapalım_3

Fincanın dibinde yada kenarlarında kalan kahve lekelerine bakarak neyi, ne kadar açığa çıkarabilirsin?..İnanmak istiyorum aslına karışıklığıma yada aslında karışığım ama bunu kahve kalıntılarının belirlemesini istemiyorum..Ne kadarını yansıtıyor o kalıntılar söylediklerinin?..Ne kadarı onlara, ne kadarı sana ait söylediklerinin?..İnanmalımıyım söylediklerinin kahve artıklarının söyledikleri olduğuna?..Elinde fincan yokken de aynılarınımı söylersin yoksa?..Ne kadarı gerçek söylediklerinin?.. Söylediklerinden yola çıkarak vermeye çalışsam kararlarımı daha da karışık olur aklım ve hiç bir şeyi netleştiremem..Karar veremem yani..Vereeğim kararda ne kadar doğru olur bilemem..Kendim vermeliyim kararımı..Kahve artıklarına bakarak yansıttığın düşüncelerini söylediğini düşünmemeliyim..Fikir benim olmalı..Eylemde..Frenlememeliyim kendimi..Herşey olacağına varmalı..Risk almalıyım.. Peki ne için almalıyım bu riski?..Neleri göze almalıyım?..Sonunda dayak yemişten beter de olabilirim, yada uzun süredir devam eden bir satranç maçını kazanmışcasına ışıltılı gözlerle bakabilirim hayata..Hangisini istiyorum?.. Kaybettiğimi düşünüyorum da..Sanırım küserim hayata bana verdiği herşeyi ani bir şekilde geri aldığı için..Hayata mı küserim, kendime mi?..Acaba o mu bana birşey verdi yoksa ben mi verdiğini sandım?..Evet bir süre de kendime küserim o vermeden ben verdiğini zannettiysem..Sonra barışırm kendimle..Sadece kendimle.. Kazansam mesela..Ne kazanacağım?..Zaten ben’im..Kendimim..Daha ne kazanabilirimki kendimden öte..Karışıklığım mı çözülecek..Yoksa daha da mı karışacak aklım?.. Kazanmak olmayacakki bu..Kaybetmek te olmaz.. Kimin tepkisi net ki hayata, ben netleştirmeye çalışıyorum tepkimi..Hayata göre davransaydım aslında, şimdiye çoktan belli olmuştu kazanan, kaybeden.Neyin ne kadar kazanılıp kaybedileceği..Emin olmak zor..Bu yüzden risk..Bekliyorum uzun zamandır..Zaman gizemi arttırıyor..Beklenmedik bir an, beklenmedik bir yerde oynamalıyım kozumu..Zamanla artan gizem beklenmeden yapılan hareketle daha da çekici olacaktır eminim.. Peki hayat ne kadar umursayacak bu çekiciliği..Bekliyormuki benden bu hamleyi?..Ben mi beklediğini düşünüyorum?..Ya onun istediği bu değilse?..Peki onun istediğini mi yapmalıyım yoksa kendiminkinimi?..Risk..Cevaplar için göze alınası bir risk.. Cevaplar belirleyecekse kahve kalıntılarında görüdüğünü söylediğin, ama aklındakileri söylediğinden benim bile emin olduğum karışıklıklarımı, göze almalıyım bu riski..Ne zaman? Zaman..Anahtar bu..Zaman..Ne zaman?..Beklemelimiyim gizemini arttırmalımı diye yoksa yetermi bu gizem?..Bir gerçekmi yaşayacağım şey?..Gerçekliği ne kadar doğru?..Zaman..Göze alabildiğim kadar, gizemini koruduğu kadar zaman..Yaşayabildiğim kadar zaman..Zamanda kaybolmuş yaşıyorum..Zamanla kaybolmuş yaşıyorum..Ne kadar yaşıyorum ki?..Ne önemi var..Yaşıyorum sonuçta.. Yaşıyorum..Nefes aldığım kadar yaşıyorum..Nefesim olurmusun?.. Ş.Şener KOÇ 26,08,08 / 21:24

Biraz Nostalji Yapalım_2

Gerçekten de ne yapıyorum ben?..Ne istediğimi bilmiyormuş gibi davranıyorum..Peki bilmiyormuyum ne istediğimi?..Çok iyi biliyorum aslında ama istediğim, sadece benim için mi iyi onu bilemiyorum..Çok mu iyi niyetliyim ki?..Öyle olduğumu varsayıyorum ve bunun bana ne kadar faydalı olduğunu kestiremiyorum..Ben iyi niyetli görülüyorum ve seviliyor belki bu durum insanlar tarafından..Ben bu nedenden dolayı sevilmek istiyormuyumki?..Ben istediğimi elde edemedikten sonra ne anlamı var kişilerin sevgisinin..Fayda kime göre?.. Ne kadar daha böyle olmaya devam edeceğim?..Hep karşı tarafın iyiliği için kendimden vazgeçiyorum..Nereye kadar vazgeçeceğim?..Bir sonu var elbet ama ben bu sonu belirleyebilecek miyim?.. Bende istiyorum..Ama neden istediğimi belli ederek istemiyormuş gibi davranıyorum?.. Neden böyle yapıyorum ki?..Neden direk söyleyemiyorum istediklerimi?.. Hep sorular var beynimde..Yanıt bulamıyorum..Bulmak istemiyorum aslında..İyi niyetliyim ya..Kendimi çürüterek yaşıyorum uzun süredir..Kimin için kendime bunu yapıyorum ki?..Benim istediklerim sadece benim için mi iyi?..Ya beklenilen bu değilse..Açık açık benim istediğim bekleniyorsa..Risk burada yine..Göze alınmalımı?..Alınmalıysa ne kadarı?.. Bunlar olmak zorunda mı?..Sona ne kadar var?..Sorularım ne zaman bitecek?..Aslında istediğimin olmasını istiyorum..Hemde herşeyi göze alacak kadar çok istiyorum..Peki neden yapamıyorum?..Beklenenin bu olduğundan emin olana kadar beklemek mantıklı değil mi?..Mantıklı olanı belirlemeyi kime bırakıyorum ki ben mantık arıyorum başkalarının mantıklı diyeceklerinde.. Mesele istediklerimi iyi niyetten dolayı yapmamam mı yoksa gerçekten iyi niyetliyim de istediklerim bana çok mu geliyor?..İstediklerim kötü niyetliliğimden mi peki?..Hem istediklerim çok masum, hem istediklerim dışında söylediklerim..Kişilere göre göreceli de olsa böyle aslında bu..İyi niyetliliğimle istediklerimi geri planda bıraktırıp, beklediği şekilde yaklaştığım birisine, nasıl kötü düşünceli isteklerim olabilirki?..Yinede söyleyemeyeceğim, gerçekleştiremeyeceğim kadar.. Olay istediklerimi yaşamak istemem..İstediğim şekilde yaşamak istemem.. Yaşayamıyormuyum peki istediklerimi belirtemiyorum diye?..Yaşayamayacakmıyım istediklerim olana kadar..Olduktan sonra ne kadar yaşayaağım ki?..Ne kadar yaşıyorum ki şu an?..Yaşıyorum aslında..Nefes aldığım kadar yaşıyorum..Peki; Nefesim olurmusun?.. Ş.Şener KOÇ 07/09/2008 13:53

Biraz Nostalji Yapalım_1

Aslında o kadar gereksiz bir burada oluş ki benimkisi..Ben anlam veremiyorum..Eminim hiç kimse anlam veremiyordur..Herkesten uzak duruyorum..Çok fazla konuşmuyorum.. Sıkılıyorum aslında..Çok sıkılıyorum..Köşemde oturmak dışında birşey yapmıyorum.. Yapmak ta istemiyorum zaten..Zaman geçiriyorum aslında..Sıkılarak geçirmek zorunda olduğum zamanı geçiriyorum..Yaşayabilmek için yapıyorum bunu tabi yaptığıma yaşamak denirse..Neden burada olmak zorundayımki..Çıksam kapıdan..Hiç kimseye haber vermeden sessizce uzaklaşsam ve bir daha dönmesem..Kaç gün daha adım hatırlanırki..Gereksiz bir muhabbete konu olabilirim..Yada “o olsaydı” derler bir süre..Sonra “o’nunda bir özelliği yoktu” derler..Kimin ne söylediği yada söyleyeceği kimin ne kadar umrundaki..Neden bağlıyım buraya..Yaşamak için mi?..Komik..Yaşamak için biryere yada birşeye bağlı olmak gerçektende komik değil mi?..İstediğim gibi yaşayamaz mıyım ben?..Hiç biryere, hiç birşeye, hiç kimseye mecbur olmadan yaşayamaz mıyım?..Bu imkansızlığı aşamaz mıyım?..Bunu soruyor olmamda komik..Kendime soruyor olmam sıkılganlığımın komedisi oldu resmen.. İnsan yanında birisini istiyor böylesi anlarında..Bu komedinin izleyicisi olmalı birisi..Sıkılan bir insanın neler düşünebildiğini izlemeli..İzlemeli ki sıkılmamalı asla..Düşmemeli bu duruma..Peki bu durumamı düştüm ben?..Yoksa böyle mi olmam gerekli?..Gereklilik zorunluluk mudur ki böyle olmam gereksin..Anlam verilemeyen o kadar çok düşünce varki..Ben mesela, gerçekten birisini istiyormuyum yanımda..Yoksa tek başıma da zorunluluklarımla yaşayabilir miyim?.. Daha ne kadar devam edebilirim ki böyle?..Hayatımı idame ettirirken hayatımda olmasını istemediğim bir çok şeyle birlikte ne kadar devam edebilirim?..Tek başıma mı kalmalıyım, yoksa izleyici kimliği dışında bir de paylaşıcı mı olmalı hayatımda?..Olsa ki ne kadarını paylaşabilirim kendi zorunluluklarımın..Kendi çukuruma ne kadar çekebilirim o’nu?..Çekmeli miyim?.. Neden bunları düşünüyorum?..Herkes gibi davranma yetimi mi kaybettim?..Normal olamıyor muyum ben?..Yoksa normal olan ben miyim?..Sürekli bir soru sorma halindeyim..Neden bu kadar soru soruyorum? Yine sordum..Komik gerçektende..İnsan neden bu hale getirilirki?.. Sorularımı kendime sormaya başladım bu aralar..Kimseye sormuyorum artık..Yanıt alamıyorum çünkü..Yada aldığım yanıtlar tatmin etmiyor..İnsan, tatminsiz bir yaratık..Ne kadar verirsen ver daha fazlasını ister..Sanki kimse bilmiyordu bunu..Ben söyledim ya herkes öğrendi..Ne saçmalık..Hatayımı bir takım sözler üzerine kuramaki ben.. Aslında çok farklı olması gerekliydi bu yazının..Bunları yazmamalıydım..Kime ne benim sıkılganlık komedimden..Nefes alabildiğim kadar yaşıyorum.. Sen olsan..İzleyici mi olurdun yoksa paylaşmamı mı isterdin bu durumu seninle..Paylaşırsan kendi çukurumda yer açacağım sana yada izlerim sadece dersen çok gülmeyeceksin bilesin..Sen..Senin ne günahın var ki bu konumda kalasın..Bir seçim yapmak zorunda kalasın..Bak gördünmü yine zorunluluk..Diyorumya komik.. Sen..Ne düşünüyorsun kim bilir bu durumum hakkında..Düşün bakalım ne kadarı örtüşüyor benim düşüncelerimle düşüncelerinin..Ne kadar ben olabiliyorsun?..Daha öncesinde beni ne kadar tanıyorsun?..Gerçek ben kimim?.. Benim seni tanıdığım kadar tanıyorsun beni..Bambaşka bir kişilik..Hiç göründüğü gibi değil..Farklı duruyor ama ne kadar farklı?..Yada ne kadar doğru?..Ne kadar gerçek?..Risk..Göze almadan amacına ne kadar ulaşabileceğini bilemezsin.. Yine başladim değilmi..Kendime yazıyordum yazıyı..Sana hitaben gibi oldu bu kısmı..Aslında kendime de yazmıyordum ya..Akışı değişti yazının..Düşüncelerimin akışını belirleyemediğim için yazınınkinide belirleyemedim sanırım..Çok sıkıldığım bu komediden çok belli oluyor sanırım.. Etrafımda anlamsız bir gürültü var..Gürültü anlamlı belki ama bana hiç birşey ifade etmiyor..Konuşmalar, müzik ve bunlar birbirine girince çıkan uğultu..Katlanıyorum bunlara..Kahrolası zorunluluk..Neden aşamıyorum ki bunu?..Asıl soru, sadece ben mi aşamıyorum?..Sadece ben mi zorundayım?..Eğer böyleyse kimse gerçek değil..Geniş kadrolu bir sıkılganlık komedisi var sahnede ve insanlar cidden çok iyi oynuyorlar..Yada aşmalımıyım?..Bu şekilde devam edilebiliyor diye uymalımıyım bu düzene?.. Ne anlamsız bir yazı..Ben yazmış olmasam çok kötü derdim..Başkaları derse de kabul ederim..Edilmeyecek gibi değil..İnsanın anlamsızlıklardan sıkılarak hayatını komediye çevirmesi böyle birşey sanırım.. Yaşıyorum..Nefes aldığım kadar yaşıyorum..Nefesim olurmusun?.. Ş.Şener KOÇ 24,08,08 / 22:21

12 Mart 2012 Pazartesi

yazmak istiyorum ama..

yazmak nasıl iyi geliyor bana anlatamam..içimden geçenleri olduğu gibi, en yalın haliyle, hiçbir şey eklemeden yazmak..keşke bunu yapabilsem..hiçkimsenin mutsuzluğunu düşünmeden..hiçkimsenin ne düşüneceğini düşünmeden..hiçkimsenin ne anlayacağını ya da ne hissedeceğini düşünmeden..hiçkimsenin neye yoracağını düşünmeden yazmak..nasıl iyi geliyor anlatamam..yazıyorum aslında böyle şeyler..sonra yırtıp atıyorum yazdıklarımı..keşke yapmasaydım diyorum sonra..kitap çıkardı bunlardan diyorum..adı “açık sözlüyüm” olan..keşke demekten fazlasını yapamıyorum..insanların suratına söylemek istiyorum herşeyi..kim olduğunu, hayatımdaki yerini, benim onun hayatındaki yerimi düşünmeden..o an aklımda ne warsa söylemek istiyorum..ama yapamıyorum..yapamazmıyım peki..en aalasını yaparım da bu iyi niyet çemberinden çıkmam gerekli bunun için..kendine aşık bi adam olarak bu kadar başkalarını düşünen bi örnek daha warsa ellerinden öperim..
neden söyleyemiyorumki aklımdakileri..sewinirlermi..üzülürlermi..kızarlarmı..hayatlarındanmı çıkarırlar..ya da tribemi girerler..
ne önemi warki ben aklımdakileri söyleyemeyip yazamayıp bunları düşündükten sonra..
dur desem..istemiyorum desem..ya da beni anlamıyorsunuz desem..ne bileyim bu yanlış desem..kimin ne kadar umrunda olur bu?
nasıl bir çelişkidir ki doğru olduğunu düşündüğüm şeylerin yanlış olacağının düşünülmesi bile kararsızlaştırıyor beni..
emin olduğum tek bir şey war..ki bu zaten yaşayamadığım şey..
gücüm kalmadı sanırım artık istediklermi yaşamaya..ne, nasıl istiyorsa öyle olsun..yeterki sonunda ben gülebileyim..