Aslında
o telefon çalarken yeşerdi umularım..Biliyordum geleceğini..Yada bilmekten
ziyade çok istiyordum..Bir süre telefona bakakaldım..Cevapladım sonra..”Tamam”
diyordu telefonun ucundaki ses, “geliyorum” diyordu..Buna bu kadar sevineceğimi
hiç düşünmemiştim..Ne olurduki; “gelmeyceğim” ya da “gelemeyeceğim”
deseydi?..Hayatın sonumuydu bu?..Değildi elbet ama istiyordum işte ve
oldu..Planlı hareket etmeliydim..Riske girmeden ve tekrarını talep ettirecek
şekilde olmalıydı bu..Yoğun geçen bir Cuma günü sonrası bu olumlu cevabı almam
bütün yorgunluğumdan kurtulmamı sağladı..Çok sevinmiştim..
Uzun
bir yol bekliyordu beni..Heyecandan neyi nasıl yapacağımı bilemiyordum..Sorular
geldi hep; nedir bu halin? Ne bu heyecan?..Kimseye birşey söyleyemedim..Yok
birşey, normalim ben diyip durdum..Bir taksi bulup bindim ve Beyoğlu dedim
sadece..Direksiyonu neredeyse göbeğiile çeviren, orta yaş üstü, saçları ve pos
bıyığı beyazlamış, esmer şöfö o tok sesiyle “ee eğlenmekte lazım” diyip sinsi
sinsi güldü..Fazla uzun süremedi bu gülüşü..Yüzümdeki donuk ifadeyle net bir
şekilde “evet” diyip sustum..Araç bir taksiden çok bir minibüse benziyordu..
Her tarafından birşeyler sarkıyodu..Tesbihler, ipe dizilip düzenli bir şekilde
örülmüş boncuklar, benzincilerden ve tamirhanelerden alınmış araç kokuları ki
insanın burnuna zarar verecek derecede kötü kokuyorlardı.. Aracın tavanı
yıllarca önceden kalma fotoğraflarla doluydu..Yıllarca önceki evlerin duvarları
gibi.. Şöför beyin gençliği,askerlik hatıraları, çocukları ve daha tahmin
yürütemediğim bir sürü fotoğraf vardı ve sanırım şöförün ağzından hiç düşmeyen
sigarasının dumanından olacak ki hepsi sararmıştı..
”değil
mi?” diye bir soruyla irkildim..Şöförün bir ara çocuk okutmanın zorluğundan
bahsettiğini işitir gidi olmuştum aracı incelerken..”evet evet çok zordur bu
devirde” dedim ve ikinci bir soruyu kesmek amacıyla bir sigara için izin
istedim..”iç iç sende bizdensin” gibi anlamsız bir yanıta maruz kalarak yaktım
sigaramı..”Bizdensin” derken ne demek istedi acaba? Şöföre mi benziyordumki ben?..Nerem
onlardandı?..Ya da onlar kimdi?..Bu sorularla bouşurken; “çok içme ama, daha
gençsin” dedi şöför ve tüm sorularımı yanıtlamış oldu.. Etrafımın verdiği
şaşkınlıktan olsa gerek heyecanım yatışmştı biraz.Tabi bunda tok sesli şöförün
de etkisi büyük..Bitmiyordu yol bir türlü..Kahrolası İstanbul trafiği yine
yaptı yapacağını..Mesafe azaldıkça trafik artıyordu ve ben daha da bir
sinirleniyordum buna..Neler yapacağımı düşünmeye başladım..Nerelere gideceğimi,
gideceğimiz yerleri beğenip beyenmeyeceğini düşünmeye başlamıştım ki “ee nereye
gideceksin bakalım?” sorusuyla yine irkilerek kendime geldim..Tam sırasıydı ya
bu sorunun..”Sanane” demek geldi içimden bütün beyoğlunu bilirmiş edasıyla
sorulan bu soruya karşılık..”Bilemiyorum, takılacağım öylesine” diyerek
geçiştirdim yine..”Yalnızsın” dedi..”Şimdilik” diye yanıtladım..Ağazından
düşürmediği sigarasının sararttığı dişlerinin bir kısmını göstererek
gülümsedi..Çok az bir mesafe vardı ama artık trafik tamamen durmuştu..Etrafta
insanlar taksilerden, dolmuşlardan inip yürüyorlardı..Bende şöföre parasını
ödeyerek inip yürümek istedim..Dha fazla kalmak istemedim araçta..Para üstünü
aldım, pos bıyıklı taksiciye hayırlı işler dileyip indim araçtan..
Hava
yeni kararmıştı..Birazda pusluydu..Ortalığı aydınlatmaya çalışan, kimi bozuk,
kimi de bozulmaya yüz tutmuş sokak lambalarının sönük sarı ışıklarının altından
yürüyen insanların arasına dalığ yaya olarak devam ettim yoluma..Sanki yeni bir
hayat dağıtılıyormuşcasına akın ediyorlardı insanlar Beyoğlu’na..Nedenini sorgulamak
anlamsızdı ben de onların arasında aynı istikamete giderken..Kim bilir neden
gittiklerini, ne heyecanlar, ne üzüntüler. Ne beklentiler yaşadıklarını.. Onlarla
yürüyordum bende..Ve sonunda görüldü meydan ve kalabalık..
Çok
kalabalık..Henüz tek başımayken uğrayayım bir kaç arkadaşıma diye
düşündüm..Zaten “geleceğim” den sonra bir dha görüşmemiştik..Ne zaman gelecek?,
nereye gelecek? Hiç bir fikrim yoktu..Sadece gelecekti ve bu bana yerterdi..
Bir
arkadaşımın mekanında birkaç bira içerek uzunca bir zaman bekledim aramasını..Karanlık
salaş bir bar burası..Ama samimi..Girişi dar biraz..Girişteki koridorun
duvarlarına asılan yüzlerce etkinlik ilanı, afiş, insanların çizdiği resimler
ve her konuda yeni ve çok eski dergilerin bulunduğu raflar bu koridoru daha da
dar gösteriyor..Koridor bitmeden başlayan barın önündeki sandalyeler; koridoru
hiçbitmeyecekmiş gibi gösteriyor..Barda fon oluşturan şişerin çoğu boş ve
sadece reklam için yada yer doldurması amacıyla orada olduğu çok belli..Barı da
geçince oturacak biryerler bulabiliyorsunuz kendinize..Duvarların rengi sigara
dumanınında etkisiyle alacalı, tavandan ve duvarlardaki çıkıntıların
herbirinden farklı bir obje sarkıyor..Eski kömürlü ütüler, kaliteli ama içilmiş
boş şarap şişeleri, kimi el yapımı, kimi de fabrika işi maket gemiler, eski
beyoğlu fotoğrafları, mumlar, maskeler ve daha neler neler..
Saat
bi hayli geç oldu..Ben aramak istemiyordum..Korkuyordum doğrusu..Gelmeyeceğini
duymaktan korkuyordum..O arayıp söylerse böyle bir şeyi daha iyi olurdu benim
için.. Nedenini bilmiyorum ama daha iyi olurdu..Telefon elimde bekliyorum bir
kaç saattir..Sonunda ekranı işildamaya başladı telefonumun..Aklıma;
gelmeyeceğini hiç getirmedim telefonum çalarken..Yine bir süre bakakaldım ve
sonra açtım..”Neredesin?” dedi..Bulunduğum yeri söylediğimde; “nasıl geleceğim
oraya? dedi..Geliyordu işte..Cidden sevindim şimdi..Hemen tarif
ettim..Bulabileceğinin teyidini de alınca rahatladım doğrusu..Ve beklemeye
başladım tekrar..
Muhabbete
dalmışım o an orada bulunan arkadaşlarımla..Sonra birden gözüm kapıya
takıldı..İçeriye doğru bir arayışla bakarken gördüm onu..Heyecanlandım ama
herzamanki gibi belli etmedim.. Yerimden yavaşça kalkıp kapıya önldiği sırada
içeriye girdi..Koridorun kalabalıklığında bulduk birbirimizi..
Sade
bir merhaba ile geçiştirdim..Heycanım nerede hiç anlamadım?..Neden belli
edemiyordum içimdekileri?..Nedendi bu frenleyişim kendimi?..Neden
sarılmadımki?..Çok güzel görünüyordu.. Aslında çok sadeydi selamlaşmamız gibi..Sıcaktan
sanırım, uzun kahverengi saçlarını dağınık bir şekilde başının üzerinde
öylesine toplamıştı..Beyaz bir t-shirt ve mavi bir kot pantolondan ibaretti.. Makyajsızdı
dudağındaki kırmızı ruj dışında..Ama yinede çok güzeldi..Yürüdüğünden olsa
gerek yanakları kızarmıştı biraz..Gözleri her zamanki gibi gülüyordu..Bir şey
anltamak istediğinde yaptığı gibi gözlerini kısarak gülümsüyordu yine..Yüzünün
duruluğu, gülüşünü çok daha etkileyici kılıyordu.. Kendisiydi bu gece ve
benimleydi..Benim gibiydi..Mekanı inceledi göz ucuyla..Ona uygun değildi belliki
ama yadırgamadı..Bana uygundu çünkü..
Oturup
içecek birşeyler söyledik..Aslında burada devam etmeyecektik ama yinede
birşeyler içmek istedim burada onunla beraber..Tahmin ettim votka enerji
içeceğini ve daha o söylemeden ben söyledim onun adına..Bende herzamanki gibi
bira aldım..Alakasız konulardan bahsettik sürekli..Can sıkmayan konular
olmamasına özen göstererek..Mekandan bahsettik biraz..Kalabalıktan bahsettik.. İçkilerimizi
bitirip ayaklandık yavaşça..Nereye gideceğimize dair hiç bir fikrim yoktu..Ama
ben götürmeliydim onu biryerlere..Yine bir arkadaşımın mekanı geldi
aklıma..Yine salaş, yine ona uygun değil..Daha önce gitmedim aslında
oraya..Yeni açtı arkadaşım ve sürekli davet etti..Ama gidemedim bir
türlü..Önerdim ve kabul etti..Vedalaştım mekandakilerle ve Beyoğlu’nun mahşeri
kalabalığında yürümeye başladık..
Yürüken
kendinden habsetti biraz..Bende uydum ona..Sonra kalabalıktan bahsettik..Çok
sevdim bu yürüyüşü..Yol uzundu ve kalabalık bunaltıyordu ama sevdim yinede..
Konuşuyorduk rahatsız edilmeden..Etraftakiler ile ilgili yorumlar
yapabiliyorduk ve kimsenin umurunda değildi bu.. Beyoğlu’nu seviyorum..Olduğun
yerde durup çığlık atsan kimsenin umurumda olmaz..Sadee geçerken dönüp bir
bakarlar insanlar ve “ne yapıyor bu deli” diye düşünürler en fazla..Bu
kalabalıkta bile aslında kimseyi göremiyordum onun dışında..Sokak lambaları
yine sönük sarı yanıyor..Ertafı binaların ışıkları aydınlatıyor..Dört bir
yanımızı insanlar kaplamış durumda ama sanki koskoca caddede sadece o varmış
gibi geliyor bana..O konuşurken daldım bir ara ve izledim..Gerçektende sadece o
vardı o an..Etraftaki yüzlerce insanı görmüyordum, duymuyordum..Aslında o’nu da
duymuyordum..Sadece görüyordum.. Sadece o’nu görüyordum..İşitmiyordum, koku
almıyordum, hareket algılamıyordum.. Binaların ve sokak lambalarının ışıkları
da yoktu..Bir operada solistin üzerine tutulan ışık gibi bir şey sadece onu
aydınlatıyordu ve ben dalmıştım bu görüntüye..Belki bir süreliğine nefes bile
almadım..Bir süre sonra, manalı bir şekilde kıstığı gözleriyle bana bakarak,
anlamını merak ettiği bakışların nedenini soruğunda kendime geldim..Yine
frenaledim kendimi.. Yine coşamadım..Yine dur dedim kendime..”Yok birşey,
dinliyorum” diyerek geçiştirdim.. Gerçektende dinliyorum ama o’nu değil.. İçimden
geçenleri dinliyordum sadece..Çok sevdim bu yürüyüşü..
Yaklaşıyoruk
yavaş yavaş ve ben bunu hiç istemiyordum..O’nunlaydım ve yalnızdık..Yaklaştıkça
ara sokaklara giriyorduk ve kalabalık seyrekleşiyordu..Sokak lambaları ve bina
ışıkları da..
Mekanın
kapısında girince uzun bir boşuk geçerek salona ulaşabildik..Hemen girişteki
bar ve bar sandalyelere daha önceki mekanı hatırlattı bana..İçerideki loş ışık,
mekanın salaşlığı, girişteki ilan ve afiş panosu da aynı etkiyi yarattı..Dizayn
farklıydı ama şekil heme hemen aynıydı..Birkaç masa ve sadalye bulunan küçük
bir bahçesi vardı..İçeride, bahçenin hemen çıkışında bir duvar piyanosu ve
üzerinde iki gitar ve birsürü vurmalı çalgı vardı..Piyanoya bitişik başlayıp
duvar boyu devam eden sedir kilim deseniydi..Aynı şekilde karşı duvarda da
pencere hizsından başlıyor ve bara kadar devam ediyor ve sedirin önünde masalar
bulunuyordu..Orta taraf hemen hemen boştu..Işığın çok kısık olmasından
duvarlardaki resimler net belli olmuyordu..Tek seçebildiğim büyük bir Bob
Marley posteriydi..Bar, daha çok amerikan mutfağın önüne kurulmş bir setten
ibaretti..1950 lerden kalma soluk yeşil bir buz dolabı dikkat çekiyordu..Dışarıya
bakan iki kanatlı pencere sonuna kadar açıktı ama yinede sıcaktı
içerisi..Pencerenin önünde de üzerindeki motiflerden Afrikalıların kullandığını
düşündüğüm, biri üflemeli, birisi de sadece dalga sesi çıkarmaya yarayan iki
farklı enstruman vardı..Çok kalabalık değildi içerisi ama yinede bu kadar
enstruman varken insanların banttan birşeyler dinlemeleri garip geldi bana..
Piyanonun
yanına oturduk..Mekan sahibi arkadaşım gelip selam verdi..O an orada blunan
birkaç arkadaşımla da selamlaştık..İçkilerimizi yine aynı şekilde bir votka
enerji ve bir bira şeklinde söyledik ve muhabbete başladık..Burası da ona hitap
etmiyordu ama yinede sorduğumda “beğendim” dedi..Bu beni biraz mutlu etti.. Beğendirmeliydim..
Sıkılmamalıydı..
Kendimizden
bahsettik biraz..Nelere ilgi duyduğumuzdan..Nelerle uğraştığımızdan falan
konuşturk.. Futboldan bile konuştuk..Müzikle uğraştığımı söyledim..Hatta “bu
gece çalabilirim dedim”.. Çaldımda..
Mekanda
bulunan; kabarık, kıvırcık, siyah saçlı, bıyıklı bir genç gitarını akord etmeye
başladı.. Yanında bulunan ve sonradan İran’lı olduğunu öğrendiğim, kara kaşlı,
kara gözlü, çok zayıf, otantik
bir
kıyafetli ve boynunda fular bulunan genç erbane’sini kılıfından
çıkartıyordu..Bir süre entrumanları ile ilgilendikten sonra birlikte çalmaya
başladılar..Çaldıklarının ne olduğunu bilmiyordum ama kulağa hoş geliyordu..
Bu
arada biz sohbetimize devam ediyorduk..O votka enerjisini bitirene kadar 3 tane
bira içmiştim ve onunda bitirmesini bekliyordum yenisini söylemek için..Bir
süre sonra onun içkisi de bitti ve yenilenmesini talep ettik..Gelen içkinin çok
sert olduğunu söylediğinde güldüm..Aslında olması gerektiği gibiydi ama neden
o’na sert geldi anlamadım..Bardağını alıp bara gitim ve biraz daha enerji
içeceği ekleyerek yumuşattım..Tadına bakıp beğendiğini söyledi..
Piyanonun
üzerinde bulunan diğer erbane’yi alıp müzisyenlere eşlik etmeye başladım..Bir
süre sonra hepbirlikte çelıyorduk..Bildiğim şarkılarda, daha bir
coşkuluydum..Garip garip baktığını hissettim önce..Sonra o da bu duruma alıştı
ve tadını çıkarmaya başladı..Bir süre böyle devam ettik..Birkaç şarkıya ki
bildiğini hiç tahmin etmediğim şarkılara eşlik etmesi şaşırttı beni doğrusu ama
bir o kadar da sevindirdi..Aynı doğrultuda bir frekans yakalamak mutlu etti
beni..Şaşakınlığımı kendisine de söyledim..
Müzisyenler
mola verdiklerinde piyano çalmaya çalıştım biraz ama erbane’den şişen
parmaklarımla pek verimli olamadım bu konuda..Ve sonunda gitar..Alkolünde
etkisiyle rahat bir şekilde önce herkesin bildiği birşeyler çaldım ve diğer
müzisyenler bana eşlik etti..İçerideki insanlar da söylediler..Sonra orada
bulunan hiç kimsenin bilmediği bir şarkı çalıp söyşedim..İranlı gençte
enstrumanıyla eşlik etti bana..Şarkı bitikten sonra kendi şarkılarımdan birisi
olduğunu söylediğimde şaşırdı biraz..Beklemiyordu böyle birşey belliki..Aslında
daha hiç birşey görmemişti..Hep bir dur noktası vardı kıramadığım..Kırmama
müsade etmediği..Aşabilsem neler söyleyecektim, neler yapacaktım ama
aşamıyordum.. Benim şaşkınlığım da bundandı..
Saat
ilerledikçe ve alkol arttıkça ben daha da rahatlıyordum ama sürekli aktif olan
bir kontrol mekanizmam vardı..Böyle olmak istemiyordum ama o dur noktası..Beklentisi
neydi acaba.. Bilemiyordum ki..Anlayamıyordum..Hayır demedi hiç birşey
için..Ama evette demedi..
Yavaş
yavaş toparlanmaya başladık farklı bir yere gitmek için..Mekanda bulunanlarla
vedalaşıp çıktık..Sabah karşı sokaklar hemen hemen boştu..Bina ışıkları sönmüş
ve sokaklar, kendini zor aydınlatan sokak lambalarına ve bizim gibi birkaç
kişiye bırakmışlardı..Belediye işçileri bütün gecenin pisliğini taşıyan yolları
yıkıyorlardı..Her binanın bir köşesinde tıka basa doldurulmuş çöp torbaları ve
dışındaki çöpler vardı..Islak yolda yürümeye başladık geldiğimiz istikamete..Bu
sefer daha alkollü, daha samimiydik ve ben daha mutluydum..
Hava
aydınlanmaya başlamıştı..Sanki bütün gün ışığı sadece onu aydınlatıyordu..Gece
yaşadığım hisler daha da yoğundu şimdi..Ben yine sadece o’nu
görüyordum..Filmlerde gördüğüm şekilde hareket ediyordu..Ağır çekimde
izliyordum resmen..Belkide gerçekten ağır şekilde devam etmesini istiyordum o
anın..Hatta durmasını istiyordum zamanın..Bu şekilde daha uzun süre benimle
olacaktı..
Yüdükçe,
yaklaştıkça üzülüyordum ayrılacağız diye..Ezan okunuyordu..Saat 5:30 civarıydı
ve telefonu çaldı..Evinden arıyorlardı gelip gelmeyeceğini sorgulamak için..Yüzüme
baktı önce kıstığı gözleriyle sonrada “geliyorum” dedi..Üzüldüm..O’nun da
üzüldüğü yüzünden belli oluyordu..Ama mecburdu belliki..Başka bir mekana da
gidemeyecektik..Evine gidecekti ve ben kendimle beraber
kalacaktım
yine..Dolmuş durağına doğru yürümeye başladık..Mutluluğumun yerini üzüntü ve
çaresizlik almaya başladı yavaş yavaş..Meydanda, otelin yanında bulunan
bankanın önünden geçerken, bankanın önünde bulunan, beton çiçeklikleri
göstererek “oturalım mı biraz?” diye sordu..Nasıl hayır diyebilirdimki.. ”Süper
olur” dedim..Yüzlerimiz bankanın kapısına dönük bir şekilde oturduk yanyana,
sarıldık ve konuşmaya başladık..
-Neden geliyorum
dedin?
-Bilmiyorum o an
öyle çıktı ağazımdan..
-Hay ağazına..
Diyerek
gülümsedim..O’nunda hoşuna gitmiş olacak ki aynı tepkiyi verdi..
-Eve gelmeyeceğimi
söylemedim..Bekliyorlar gördüğün gibi..
-Üzüldüm ama sana
da birşey söyleyemiyorum..Kesinlikle zor durumda kalmanı istemem..
-Bende seninle
gelmek isterim ama bugün değil..
-Bende benimle
gelmeni isterim ama artık çok zor..
-Neden?
-Eve geleceğimi
söyledim..Artık çok geç..
-Hay ağazına..
Dedim
yine ve tekrar güldük..Bir süre sessizce oturup sarıldık birbirimize..Uykusunun
geldiği gözlerinin kızarıklığından belli oluyordu..Daha fazla geç kalmaması
için “Hadi kalkalım” dedim..”Olur” dedi, kalktık ve dolmuş duraklarına yürümeye
başladık..
Otelin
önünden karşıya metro istasyonuna doğru yolu geçtik ve duraklara
ilerliyorduk..Duraklara gelmek için 50-60 metre kalmıştı ki “sana birşey
söyleyeceim” dedi ve durdu..Metro istasyonunun arka çıkışında bulunan ağacın
altına doğru gittik ve durduk..Ben ne olduğuna anlam veremiyordum..Yüzlerimiz
birbirine dönük şekilde beline sarıldım..Aklımdan neler gemediki o an..Ama
beklemeliydim, sabretmeliydim..
-Evet seni
dinliyorum..
-Unuttum ne söyleyeceğimi..
-Nasıl yani?
-Unuttum
işte..Biraz bekleyelim gelir aklıma..
-Olur bekleyelim..
Dedim
ve beklemeye başladık..Etrafa bakıyordum öylesine..Meydanın ortasında bulunan
uzun projektör direğinin ışığı aydınlanan havayı daha da aydınlık
gösteriyordu..Ağacın altında olduğumuz için projektörlerin ışığı yapraklar
arasında buldukları boşluklardan süzülerek ulaşıyordu bize..Havanın puslu
olması yapraklar arasından yansıyan ışığı mükemmel gösteriyordu..Durduğumuz
yerin yanında, yeni biten metro inşaatından kaldığını düşündüğüm kum, çimento,
beton artıkları vardı..Dolmuş duraklarında bulunan şöförler ellerinde çayları
ve sigaralarıyla muhabbet ediyorlardı..Kimi aracının içerisinde
uyuyordu..Yüzüne baktığımda bana bakıyordu yine gözlerini kısmış, birşey
alatmaya çalışıyor gibiydi..Anlıyordum aslında ama belli etmek ve anladığım
şekilde davranmak istemiyordum.. Tepkisi ne olurdu tam kestiremiyordum..Bir
sigara yaktım ve;
-Bekliyorum
hala..Gelmedimi aklına?
Dedim
bir süre sonra..Aslında bu şekilde devam edebilirdim bütün hayatıma..
-Hayır gelmedi..
-Ozaman daha fazla
geç kalmamalsın..Aklına gelince söylersin..
-Peki gidelim
ozaman..
-Hadi bakalım..
Dedim
ve dolmuş duraklarına yöneldik..Tam kaldırımdan inecektik ki;
-Oturalım mı biraz?
Dedi..Şaşırdım..Ne
yapmaya çalışıyordu anlam veremiyordum..Aynı yere, ağacın altına tekrar döndük
ve oturduk..Yanyanaydık..”Uykum geldi” dedi ve başını omuzuma yasladı..Sarıldım
ve öylece kaldık bir süre..Hava iyiden iyiye aydınlanmıştı..Yapraklardan
süzülen ışık belli olmuyordu artık.. Konuşmuyorduk..Öylece duruyorduk ağacın
altında..Belediye otobüsleri seferlerine çoktan başlamışlardı..İnsanlar gitmek
istedikleri ya da gitmek zorunda oldukları yerlere gidebilmek için, uykulu
gözlerle, otobüslere, dolmuşlara biniyorlardı..Etraftaki koşuşuturmayı görünce
artık yeni bir günün başladığı tam anlamıyla belli oluyordu..Daha fazla geç
kalmasını istemedim..
-Hadi kalkalım
artık..
-Nereye gideceksin
sen?..
-Evime tabiki ve
sayende tek başıma..
-Öyle deme, bende
çok isterdim gelmeyi..
-Tamam tamam demiyorum
birşey..
-Benimle gelsene..
-Nereye?, size
mi?..
-Evime bırakırsın
işte..
-Peki
geleyim..Kalkalım artık..
Dedimve
kalktık..Dolmuş duraklarına duğru yürümeye başladık tekrar..Dolmadan kalkmayan
sekiz kişilik dolmuşta sadece ik kişi vardı..Durağın yanında bulunan binanın
duvarına yaslandım ve bir sigara daha yaktım..Tam karşımda duruyordu ve gözümü
alamıyordum..Gelip başını omuzuma yasladı ve yine sarıldım..Kendime dur
diyemiyordum..Çok özeldi o anlar, beraberdik ve bir saniyesinin bile boşa
gitmesini istemiyordum..İçimde hiç bir kötülük yoktu aslında ama ellerimi
kaldırıp, başının iki tarafından tutup, yüzünü yüzüme çevirerek öpmek istedim..Aslında
bunu her sarıldığımda istedim..Yapamadım..Yapamazdım..Beklemiyor
olabilirdi..Beklemeden olması çok daha heyecan verici olabilirdi belki ama
yinede riske giremezdim..Girmemeliydim..Ne olurduki yapsaydım..Küfür mü
ederdi?..Dövermiydi beni?..Elbette olmazdı bunlar ama söyleyeceği bir iki
kelime ile ya da hiç görmek istemeyeceğim bir bakışıyla dayak yemişten beter
olabilirdim..Aslında değerdi herşeye fakat göze alamazdım bunu..Belli ki
güveniyordu bana..Keşke daha açık belli etseydi beklediğini ya da bir
beklentisi olup olmadığını diye düşündüm..Bana gelmeyi istediğini söylediği
halde düşündüm bunları..Dolmuşta hala iki kişi vardı ve saat ilerliyordu..Taksi
önermek geldi aklıma..
-Taksiyle gidelim
mi?
-Olur..
Dedi
sadece, göğsüme yasladığı dolgun yanağının büzüştürdüğü dudağından çıkan şirin
bir sesle..
Dolmuş
durağının yanında bulunan taksilere doğru ilerledik..İlk sıradaki aracın
kapısını açtım ve bindi..Arkasından da ben bindim..Akşamki taksiyle ve şöförle
kıyaslayınca, özel şöförlü bir limuzine binmiş gibi hissettim kendimi..Belliki
araç yeniydi..İçeride hala yeni koltuklardan yayılan o koku vardı..Şöför;
sarışın, renkli gözlü, genç ve bakımlı bir adamdı..Eşlik etmesinden anlaşıldığı
üzere genelde yabancı müzik dinliyoru..”Ne tarafa gidiyoruz?” diye sorduğunda
“Maltepe” dedim ve yola çıktık..
Şöföre
sorarak bir sigara yaktım ve camı araladım..Birbirimize uzak oturuyorduk
araçta..Sabahın serinliğinden olsa gerek üşüdüğünü söyledi ve yanıma
sokuldu..Sol kolumla sarıldım ve kolunu ovmaya başladım..Gözleri kapanıyordu
artık..Uyu biraz” dedim daha sıkı rasılarak..Baışını göğsüme daha sıkı
yaslayarak kapattı gözlerini..O anki mutluluğumu kendime bile ifade edemezdim..
Anlatılamazdı..Yaşamak gerekliydi anlamak için ve ben yaşıyordum.. Yanımdaydı..
Dokunabiliyordum..Akşam buluşmaya gelirken aklıma bile gelmezdi
bunlar..İstiyordum, hayal ediyordum aslında ama gerçek olabileceğini
sanmıyordum..Gözlerim açık, bilincim yerindeydi ama sanki çok derin bir
uykudaymışcasına rüyada gibiydim..
Şöförün
“Nereden döneyim?” sorusuyla, hiç kalkmak istemeyeceğim o uykudan uyanarak
kendime geldim..O’da öyle..”Benzinliğin yanından sağa dönüp düz devam edeceğiz”
dedi uykulu ve yorgun sesiyle..
Tokası
gevşemişti başını göğsümden kaldırdığında ve uzun saçlarının bir kısmı serbest
kalmıştı.. Benzinliğin yanından sağa döndüğümüzde doğruldu ve tokayı tamamen
çıkararak saçlarını serbest bıraktı..Sonra yine geldiğinde olduğu gibi dağınık
bir şekilde başının arka kısmında topladı..Yorgun ve uykusuzdum ama o’nu
izlemek bunların hepsini unutturuyordu..Çok güzeldi..Evine yaklaşıyor olmamız
gerçekten üzüyordu beni..Bir kaç sağ, sol yönlendirmesinden sonra evinin
önündeydik.. Gelmesini hiç istemediğim bir andı..Birbirimize baktık bir süre
duran aracın içerisinde sonrada buluşmamızdaki sadeliğiyle vedalaştık iyi
uykular dilyerek..Araçtan indi ve sağ tarafımızda bulunan apartmana doğru
yürüdü..İçeriye girip yukarı kıkmasını izleyecek kadar bekledim ve şöföre
“gidelim” dedim..“nereye?” dediğinde “ne farkederki” dedim kısık bir
tonla..Anlamsız olduğunu farketmem uzun sürmedi..Şöförde benim gibi düşünüyor
olmalıydı ki şaşkın bir ifadeyle bakıyordu aynadan..“Bahçelievler” dedim hemen
sonrasında..Tekrar yoldaydım geldiğim istikamete doğru ama bu sefer tek
başımaydım..
“Çok
farklı olabilirdi ama yinede herşey için çok teşekkür ederim” yazdım ve tam
gönderecekken o’ndan “Herşey için çok teşekkür ederim..Çok güzel bir gecedi”
yazan bir mesaj geldi..“Rica ederim.. Asıl ben teşekkür ederim..Hadi uyu
şimdi..Daha sonra görüşürüz..İyi uykular” yazan mesajı gönderdiğimde boğaz
köprüsüne giriyorduk..
Sabah
sabah boğazın manzarası büyüleyiciydi..Yeni doğan güneş, bütün boğazı aydınlatıyordu..Güneş
ışıkarı denizin üzerinde muazzam bir şekilde parlıyordu..Hava çok temiz
kokuyordu..Tek başımaydım..Biraz buruktum..Bir sigara daha yaktım eşsiz boğaz
manzarasına karşı..
Evime
geldiğimde geceyi düşünmeye başladım..Bir akşamlık birlikteliğin düşüncesi bile
mutu adiyordu beni..Ne olurduki “gelmeyeceğim” deseydi..Demedi..Onca anlamlı
bakışa, onca sarılmaya
rağmen
demedi..Belki de istemiyordu gelmeyi ve sadece beni kırmamak için gelmek
istiyorum dedi..Bilemiyorum ama bunu sölemiş olması bile mutlu etti beni..Bir
daha ne zaman bu şekilde bir araya gelecektik kim bilir..Gelebilecekmidik o
bile belli değilken bunu düşünmek umut veriyordu..
Gün
Cumartesiydi ve Pazartesi tekrar görüşecektik..Pazartesinin gelmesini bu kadar
istediğimi hiç hatırlamıyordum..
0 yorum:
Yorum Gönder