30 Mayıs 2012 Çarşamba

Aslında..



Aslında o telefon çalarken yeşerdi umularım..Biliyordum geleceğini..Yada bilmekten ziyade çok istiyordum..Bir süre telefona bakakaldım..Cevapladım sonra..”Tamam” diyordu telefonun ucundaki ses, “geliyorum” diyordu..Buna bu kadar sevineceğimi hiç düşünmemiştim..Ne olurduki; “gelmeyceğim” ya da “gelemeyeceğim” deseydi?..Hayatın sonumuydu bu?..Değildi elbet ama istiyordum işte ve oldu..Planlı hareket etmeliydim..Riske girmeden ve tekrarını talep ettirecek şekilde olmalıydı bu..Yoğun geçen bir Cuma günü sonrası bu olumlu cevabı almam bütün yorgunluğumdan kurtulmamı sağladı..Çok sevinmiştim..

Uzun bir yol bekliyordu beni..Heyecandan neyi nasıl yapacağımı bilemiyordum..Sorular geldi hep; nedir bu halin? Ne bu heyecan?..Kimseye birşey söyleyemedim..Yok birşey, normalim ben diyip durdum..Bir taksi bulup bindim ve Beyoğlu dedim sadece..Direksiyonu neredeyse göbeğiile çeviren, orta yaş üstü, saçları ve pos bıyığı beyazlamış, esmer şöfö o tok sesiyle “ee eğlenmekte lazım” diyip sinsi sinsi güldü..Fazla uzun süremedi bu gülüşü..Yüzümdeki donuk ifadeyle net bir şekilde “evet” diyip sustum..Araç bir taksiden çok bir minibüse benziyordu.. Her tarafından birşeyler sarkıyodu..Tesbihler, ipe dizilip düzenli bir şekilde örülmüş boncuklar, benzincilerden ve tamirhanelerden alınmış araç kokuları ki insanın burnuna zarar verecek derecede kötü kokuyorlardı.. Aracın tavanı yıllarca önceden kalma fotoğraflarla doluydu..Yıllarca önceki evlerin duvarları gibi.. Şöför beyin gençliği,askerlik hatıraları, çocukları ve daha tahmin yürütemediğim bir sürü fotoğraf vardı ve sanırım şöförün ağzından hiç düşmeyen sigarasının dumanından olacak ki hepsi sararmıştı..

”değil mi?” diye bir soruyla irkildim..Şöförün bir ara çocuk okutmanın zorluğundan bahsettiğini işitir gidi olmuştum aracı incelerken..”evet evet çok zordur bu devirde” dedim ve ikinci bir soruyu kesmek amacıyla bir sigara için izin istedim..”iç iç sende bizdensin” gibi anlamsız bir yanıta maruz kalarak yaktım sigaramı..”Bizdensin” derken ne demek istedi acaba? Şöföre mi benziyordumki ben?..Nerem onlardandı?..Ya da onlar kimdi?..Bu sorularla bouşurken; “çok içme ama, daha gençsin” dedi şöför ve tüm sorularımı yanıtlamış oldu.. Etrafımın verdiği şaşkınlıktan olsa gerek heyecanım yatışmştı biraz.Tabi bunda tok sesli şöförün de etkisi büyük..Bitmiyordu yol bir türlü..Kahrolası İstanbul trafiği yine yaptı yapacağını..Mesafe azaldıkça trafik artıyordu ve ben daha da bir sinirleniyordum buna..Neler yapacağımı düşünmeye başladım..Nerelere gideceğimi, gideceğimiz yerleri beğenip beyenmeyeceğini düşünmeye başlamıştım ki “ee nereye gideceksin bakalım?” sorusuyla yine irkilerek kendime geldim..Tam sırasıydı ya bu sorunun..”Sanane” demek geldi içimden bütün beyoğlunu bilirmiş edasıyla sorulan bu soruya karşılık..”Bilemiyorum, takılacağım öylesine” diyerek geçiştirdim yine..”Yalnızsın” dedi..”Şimdilik” diye yanıtladım..Ağazından düşürmediği sigarasının sararttığı dişlerinin bir kısmını göstererek gülümsedi..Çok az bir mesafe vardı ama artık trafik tamamen durmuştu..Etrafta insanlar taksilerden, dolmuşlardan inip yürüyorlardı..Bende şöföre parasını ödeyerek inip yürümek istedim..Dha fazla kalmak istemedim araçta..Para üstünü aldım, pos bıyıklı taksiciye hayırlı işler dileyip indim araçtan..

Hava yeni kararmıştı..Birazda pusluydu..Ortalığı aydınlatmaya çalışan, kimi bozuk, kimi de bozulmaya yüz tutmuş sokak lambalarının sönük sarı ışıklarının altından yürüyen insanların arasına dalığ yaya olarak devam ettim yoluma..Sanki yeni bir hayat dağıtılıyormuşcasına akın ediyorlardı insanlar Beyoğlu’na..Nedenini sorgulamak anlamsızdı ben de onların arasında aynı istikamete giderken..Kim bilir neden gittiklerini, ne heyecanlar, ne üzüntüler. Ne beklentiler yaşadıklarını.. Onlarla yürüyordum bende..Ve sonunda görüldü meydan ve kalabalık..

Çok kalabalık..Henüz tek başımayken uğrayayım bir kaç arkadaşıma diye düşündüm..Zaten “geleceğim” den sonra bir dha görüşmemiştik..Ne zaman gelecek?, nereye gelecek? Hiç bir fikrim yoktu..Sadece gelecekti ve bu bana yerterdi..
Bir arkadaşımın mekanında birkaç bira içerek uzunca bir zaman bekledim aramasını..Karanlık salaş bir bar burası..Ama samimi..Girişi dar biraz..Girişteki koridorun duvarlarına asılan yüzlerce etkinlik ilanı, afiş, insanların çizdiği resimler ve her konuda yeni ve çok eski dergilerin bulunduğu raflar bu koridoru daha da dar gösteriyor..Koridor bitmeden başlayan barın önündeki sandalyeler; koridoru hiçbitmeyecekmiş gibi gösteriyor..Barda fon oluşturan şişerin çoğu boş ve sadece reklam için yada yer doldurması amacıyla orada olduğu çok belli..Barı da geçince oturacak biryerler bulabiliyorsunuz kendinize..Duvarların rengi sigara dumanınında etkisiyle alacalı, tavandan ve duvarlardaki çıkıntıların herbirinden farklı bir obje sarkıyor..Eski kömürlü ütüler, kaliteli ama içilmiş boş şarap şişeleri, kimi el yapımı, kimi de fabrika işi maket gemiler, eski beyoğlu fotoğrafları, mumlar, maskeler ve daha neler neler..

Saat bi hayli geç oldu..Ben aramak istemiyordum..Korkuyordum doğrusu..Gelmeyeceğini duymaktan korkuyordum..O arayıp söylerse böyle bir şeyi daha iyi olurdu benim için.. Nedenini bilmiyorum ama daha iyi olurdu..Telefon elimde bekliyorum bir kaç saattir..Sonunda ekranı işildamaya başladı telefonumun..Aklıma; gelmeyeceğini hiç getirmedim telefonum çalarken..Yine bir süre bakakaldım ve sonra açtım..”Neredesin?” dedi..Bulunduğum yeri söylediğimde; “nasıl geleceğim oraya? dedi..Geliyordu işte..Cidden sevindim şimdi..Hemen tarif ettim..Bulabileceğinin teyidini de alınca rahatladım doğrusu..Ve beklemeye başladım tekrar..

Muhabbete dalmışım o an orada bulunan arkadaşlarımla..Sonra birden gözüm kapıya takıldı..İçeriye doğru bir arayışla bakarken gördüm onu..Heyecanlandım ama herzamanki gibi belli etmedim.. Yerimden yavaşça kalkıp kapıya önldiği sırada içeriye girdi..Koridorun kalabalıklığında bulduk birbirimizi..

Sade bir merhaba ile geçiştirdim..Heycanım nerede hiç anlamadım?..Neden belli edemiyordum içimdekileri?..Nedendi bu frenleyişim kendimi?..Neden sarılmadımki?..Çok güzel görünüyordu.. Aslında çok sadeydi selamlaşmamız gibi..Sıcaktan sanırım, uzun kahverengi saçlarını dağınık bir şekilde başının üzerinde öylesine toplamıştı..Beyaz bir t-shirt ve mavi bir kot pantolondan ibaretti.. Makyajsızdı dudağındaki kırmızı ruj dışında..Ama yinede çok güzeldi..Yürüdüğünden olsa gerek yanakları kızarmıştı biraz..Gözleri her zamanki gibi gülüyordu..Bir şey anltamak istediğinde yaptığı gibi gözlerini kısarak gülümsüyordu yine..Yüzünün duruluğu, gülüşünü çok daha etkileyici kılıyordu.. Kendisiydi bu gece ve benimleydi..Benim gibiydi..Mekanı inceledi göz ucuyla..Ona uygun değildi belliki ama yadırgamadı..Bana uygundu çünkü..

Oturup içecek birşeyler söyledik..Aslında burada devam etmeyecektik ama yinede birşeyler içmek istedim burada onunla beraber..Tahmin ettim votka enerji içeceğini ve daha o söylemeden ben söyledim onun adına..Bende herzamanki gibi bira aldım..Alakasız konulardan bahsettik sürekli..Can sıkmayan konular olmamasına özen göstererek..Mekandan bahsettik biraz..Kalabalıktan bahsettik.. İçkilerimizi bitirip ayaklandık yavaşça..Nereye gideceğimize dair hiç bir fikrim yoktu..Ama ben götürmeliydim onu biryerlere..Yine bir arkadaşımın mekanı geldi aklıma..Yine salaş, yine ona uygun değil..Daha önce gitmedim aslında oraya..Yeni açtı arkadaşım ve sürekli davet etti..Ama gidemedim bir türlü..Önerdim ve kabul etti..Vedalaştım mekandakilerle ve Beyoğlu’nun mahşeri kalabalığında yürümeye başladık..

Yürüken kendinden habsetti biraz..Bende uydum ona..Sonra kalabalıktan bahsettik..Çok sevdim bu yürüyüşü..Yol uzundu ve kalabalık bunaltıyordu ama sevdim yinede.. Konuşuyorduk rahatsız edilmeden..Etraftakiler ile ilgili yorumlar yapabiliyorduk ve kimsenin umurunda değildi bu.. Beyoğlu’nu seviyorum..Olduğun yerde durup çığlık atsan kimsenin umurumda olmaz..Sadee geçerken dönüp bir bakarlar insanlar ve “ne yapıyor bu deli” diye düşünürler en fazla..Bu kalabalıkta bile aslında kimseyi göremiyordum onun dışında..Sokak lambaları yine sönük sarı yanıyor..Ertafı binaların ışıkları aydınlatıyor..Dört bir yanımızı insanlar kaplamış durumda ama sanki koskoca caddede sadece o varmış gibi geliyor bana..O konuşurken daldım bir ara ve izledim..Gerçektende sadece o vardı o an..Etraftaki yüzlerce insanı görmüyordum, duymuyordum..Aslında o’nu da duymuyordum..Sadece görüyordum.. Sadece o’nu görüyordum..İşitmiyordum, koku almıyordum, hareket algılamıyordum.. Binaların ve sokak lambalarının ışıkları da yoktu..Bir operada solistin üzerine tutulan ışık gibi bir şey sadece onu aydınlatıyordu ve ben dalmıştım bu görüntüye..Belki bir süreliğine nefes bile almadım..Bir süre sonra, manalı bir şekilde kıstığı gözleriyle bana bakarak, anlamını merak ettiği bakışların nedenini soruğunda kendime geldim..Yine frenaledim kendimi.. Yine coşamadım..Yine dur dedim kendime..”Yok birşey, dinliyorum” diyerek geçiştirdim.. Gerçektende dinliyorum ama o’nu değil.. İçimden geçenleri dinliyordum sadece..Çok sevdim bu yürüyüşü..

Yaklaşıyoruk yavaş yavaş ve ben bunu hiç istemiyordum..O’nunlaydım ve yalnızdık..Yaklaştıkça ara sokaklara giriyorduk ve kalabalık seyrekleşiyordu..Sokak lambaları ve bina ışıkları da..

Mekanın kapısında girince uzun bir boşuk geçerek salona ulaşabildik..Hemen girişteki bar ve bar sandalyelere daha önceki mekanı hatırlattı bana..İçerideki loş ışık, mekanın salaşlığı, girişteki ilan ve afiş panosu da aynı etkiyi yarattı..Dizayn farklıydı ama şekil heme hemen aynıydı..Birkaç masa ve sadalye bulunan küçük bir bahçesi vardı..İçeride, bahçenin hemen çıkışında bir duvar piyanosu ve üzerinde iki gitar ve birsürü vurmalı çalgı vardı..Piyanoya bitişik başlayıp duvar boyu devam eden sedir kilim deseniydi..Aynı şekilde karşı duvarda da pencere hizsından başlıyor ve bara kadar devam ediyor ve sedirin önünde masalar bulunuyordu..Orta taraf hemen hemen boştu..Işığın çok kısık olmasından duvarlardaki resimler net belli olmuyordu..Tek seçebildiğim büyük bir Bob Marley posteriydi..Bar, daha çok amerikan mutfağın önüne kurulmş bir setten ibaretti..1950 lerden kalma soluk yeşil bir buz dolabı dikkat çekiyordu..Dışarıya bakan iki kanatlı pencere sonuna kadar açıktı ama yinede sıcaktı içerisi..Pencerenin önünde de üzerindeki motiflerden Afrikalıların kullandığını düşündüğüm, biri üflemeli, birisi de sadece dalga sesi çıkarmaya yarayan iki farklı enstruman vardı..Çok kalabalık değildi içerisi ama yinede bu kadar enstruman varken insanların banttan birşeyler dinlemeleri garip geldi bana..

Piyanonun yanına oturduk..Mekan sahibi arkadaşım gelip selam verdi..O an orada blunan birkaç arkadaşımla da selamlaştık..İçkilerimizi yine aynı şekilde bir votka enerji ve bir bira şeklinde söyledik ve muhabbete başladık..Burası da ona hitap etmiyordu ama yinede sorduğumda “beğendim” dedi..Bu beni biraz mutlu etti.. Beğendirmeliydim.. Sıkılmamalıydı..

Kendimizden bahsettik biraz..Nelere ilgi duyduğumuzdan..Nelerle uğraştığımızdan falan konuşturk.. Futboldan bile konuştuk..Müzikle uğraştığımı söyledim..Hatta “bu gece çalabilirim dedim”.. Çaldımda..

Mekanda bulunan; kabarık, kıvırcık, siyah saçlı, bıyıklı bir genç gitarını akord etmeye başladı.. Yanında bulunan ve sonradan İran’lı olduğunu öğrendiğim, kara kaşlı, kara gözlü, çok zayıf, otantik

bir kıyafetli ve boynunda fular bulunan genç erbane’sini kılıfından çıkartıyordu..Bir süre entrumanları ile ilgilendikten sonra birlikte çalmaya başladılar..Çaldıklarının ne olduğunu bilmiyordum ama kulağa hoş geliyordu..

Bu arada biz sohbetimize devam ediyorduk..O votka enerjisini bitirene kadar 3 tane bira içmiştim ve onunda bitirmesini bekliyordum yenisini söylemek için..Bir süre sonra onun içkisi de bitti ve yenilenmesini talep ettik..Gelen içkinin çok sert olduğunu söylediğinde güldüm..Aslında olması gerektiği gibiydi ama neden o’na sert geldi anlamadım..Bardağını alıp bara gitim ve biraz daha enerji içeceği ekleyerek yumuşattım..Tadına bakıp beğendiğini söyledi..

Piyanonun üzerinde bulunan diğer erbane’yi alıp müzisyenlere eşlik etmeye başladım..Bir süre sonra hepbirlikte çelıyorduk..Bildiğim şarkılarda, daha bir coşkuluydum..Garip garip baktığını hissettim önce..Sonra o da bu duruma alıştı ve tadını çıkarmaya başladı..Bir süre böyle devam ettik..Birkaç şarkıya ki bildiğini hiç tahmin etmediğim şarkılara eşlik etmesi şaşırttı beni doğrusu ama bir o kadar da sevindirdi..Aynı doğrultuda bir frekans yakalamak mutlu etti beni..Şaşakınlığımı kendisine de söyledim..

Müzisyenler mola verdiklerinde piyano çalmaya çalıştım biraz ama erbane’den şişen parmaklarımla pek verimli olamadım bu konuda..Ve sonunda gitar..Alkolünde etkisiyle rahat bir şekilde önce herkesin bildiği birşeyler çaldım ve diğer müzisyenler bana eşlik etti..İçerideki insanlar da söylediler..Sonra orada bulunan hiç kimsenin bilmediği bir şarkı çalıp söyşedim..İranlı gençte enstrumanıyla eşlik etti bana..Şarkı bitikten sonra kendi şarkılarımdan birisi olduğunu söylediğimde şaşırdı biraz..Beklemiyordu böyle birşey belliki..Aslında daha hiç birşey görmemişti..Hep bir dur noktası vardı kıramadığım..Kırmama müsade etmediği..Aşabilsem neler söyleyecektim, neler yapacaktım ama aşamıyordum.. Benim şaşkınlığım da bundandı..

Saat ilerledikçe ve alkol arttıkça ben daha da rahatlıyordum ama sürekli aktif olan bir kontrol mekanizmam vardı..Böyle olmak istemiyordum ama o dur noktası..Beklentisi neydi acaba.. Bilemiyordum ki..Anlayamıyordum..Hayır demedi hiç birşey için..Ama evette demedi..

Yavaş yavaş toparlanmaya başladık farklı bir yere gitmek için..Mekanda bulunanlarla vedalaşıp çıktık..Sabah karşı sokaklar hemen hemen boştu..Bina ışıkları sönmüş ve sokaklar, kendini zor aydınlatan sokak lambalarına ve bizim gibi birkaç kişiye bırakmışlardı..Belediye işçileri bütün gecenin pisliğini taşıyan yolları yıkıyorlardı..Her binanın bir köşesinde tıka basa doldurulmuş çöp torbaları ve dışındaki çöpler vardı..Islak yolda yürümeye başladık geldiğimiz istikamete..Bu sefer daha alkollü, daha samimiydik ve ben daha mutluydum..

Hava aydınlanmaya başlamıştı..Sanki bütün gün ışığı sadece onu aydınlatıyordu..Gece yaşadığım hisler daha da yoğundu şimdi..Ben yine sadece o’nu görüyordum..Filmlerde gördüğüm şekilde hareket ediyordu..Ağır çekimde izliyordum resmen..Belkide gerçekten ağır şekilde devam etmesini istiyordum o anın..Hatta durmasını istiyordum zamanın..Bu şekilde daha uzun süre benimle olacaktı..

Yüdükçe, yaklaştıkça üzülüyordum ayrılacağız diye..Ezan okunuyordu..Saat 5:30 civarıydı ve telefonu çaldı..Evinden arıyorlardı gelip gelmeyeceğini sorgulamak için..Yüzüme baktı önce kıstığı gözleriyle sonrada “geliyorum” dedi..Üzüldüm..O’nun da üzüldüğü yüzünden belli oluyordu..Ama mecburdu belliki..Başka bir mekana da gidemeyecektik..Evine gidecekti ve ben kendimle beraber

kalacaktım yine..Dolmuş durağına doğru yürümeye başladık..Mutluluğumun yerini üzüntü ve çaresizlik almaya başladı yavaş yavaş..Meydanda, otelin yanında bulunan bankanın önünden geçerken, bankanın önünde bulunan, beton çiçeklikleri göstererek “oturalım mı biraz?” diye sordu..Nasıl hayır diyebilirdimki.. ”Süper olur” dedim..Yüzlerimiz bankanın kapısına dönük bir şekilde oturduk yanyana, sarıldık ve konuşmaya başladık..

-Neden geliyorum dedin?
-Bilmiyorum o an öyle çıktı ağazımdan..
-Hay ağazına..

Diyerek gülümsedim..O’nunda hoşuna gitmiş olacak ki aynı tepkiyi verdi..

-Eve gelmeyeceğimi söylemedim..Bekliyorlar gördüğün gibi..
-Üzüldüm ama sana da birşey söyleyemiyorum..Kesinlikle zor durumda kalmanı istemem..
-Bende seninle gelmek isterim ama bugün değil..
-Bende benimle gelmeni isterim ama artık çok zor..
-Neden?
-Eve geleceğimi söyledim..Artık çok geç..
-Hay ağazına..

Dedim yine ve tekrar güldük..Bir süre sessizce oturup sarıldık birbirimize..Uykusunun geldiği gözlerinin kızarıklığından belli oluyordu..Daha fazla geç kalmaması için “Hadi kalkalım” dedim..”Olur” dedi, kalktık ve dolmuş duraklarına yürümeye başladık..

Otelin önünden karşıya metro istasyonuna doğru yolu geçtik ve duraklara ilerliyorduk..Duraklara gelmek için 50-60 metre kalmıştı ki “sana birşey söyleyeceim” dedi ve durdu..Metro istasyonunun arka çıkışında bulunan ağacın altına doğru gittik ve durduk..Ben ne olduğuna anlam veremiyordum..Yüzlerimiz birbirine dönük şekilde beline sarıldım..Aklımdan neler gemediki o an..Ama beklemeliydim, sabretmeliydim..

-Evet seni dinliyorum..
-Unuttum ne söyleyeceğimi..
-Nasıl yani?
-Unuttum işte..Biraz bekleyelim gelir aklıma..
-Olur bekleyelim..

Dedim ve beklemeye başladık..Etrafa bakıyordum öylesine..Meydanın ortasında bulunan uzun projektör direğinin ışığı aydınlanan havayı daha da aydınlık gösteriyordu..Ağacın altında olduğumuz için projektörlerin ışığı yapraklar arasında buldukları boşluklardan süzülerek ulaşıyordu bize..Havanın puslu olması yapraklar arasından yansıyan ışığı mükemmel gösteriyordu..Durduğumuz yerin yanında, yeni biten metro inşaatından kaldığını düşündüğüm kum, çimento, beton artıkları vardı..Dolmuş duraklarında bulunan şöförler ellerinde çayları ve sigaralarıyla muhabbet ediyorlardı..Kimi aracının içerisinde uyuyordu..Yüzüne baktığımda bana bakıyordu yine gözlerini kısmış, birşey alatmaya çalışıyor gibiydi..Anlıyordum aslında ama belli etmek ve anladığım şekilde davranmak istemiyordum.. Tepkisi ne olurdu tam kestiremiyordum..Bir sigara yaktım ve;
  
-Bekliyorum hala..Gelmedimi aklına?

Dedim bir süre sonra..Aslında bu şekilde devam edebilirdim bütün hayatıma..

-Hayır gelmedi..
-Ozaman daha fazla geç kalmamalsın..Aklına gelince söylersin..
-Peki gidelim ozaman..
-Hadi bakalım..

Dedim ve dolmuş duraklarına yöneldik..Tam kaldırımdan inecektik ki;

-Oturalım mı biraz?

Dedi..Şaşırdım..Ne yapmaya çalışıyordu anlam veremiyordum..Aynı yere, ağacın altına tekrar döndük ve oturduk..Yanyanaydık..”Uykum geldi” dedi ve başını omuzuma yasladı..Sarıldım ve öylece kaldık bir süre..Hava iyiden iyiye aydınlanmıştı..Yapraklardan süzülen ışık belli olmuyordu artık.. Konuşmuyorduk..Öylece duruyorduk ağacın altında..Belediye otobüsleri seferlerine çoktan başlamışlardı..İnsanlar gitmek istedikleri ya da gitmek zorunda oldukları yerlere gidebilmek için, uykulu gözlerle, otobüslere, dolmuşlara biniyorlardı..Etraftaki koşuşuturmayı görünce artık yeni bir günün başladığı tam anlamıyla belli oluyordu..Daha fazla geç kalmasını istemedim..

-Hadi kalkalım artık..
-Nereye gideceksin sen?..
-Evime tabiki ve sayende tek başıma..
-Öyle deme, bende çok isterdim gelmeyi..
-Tamam tamam demiyorum birşey..
-Benimle gelsene..
-Nereye?, size mi?..
-Evime bırakırsın işte..
-Peki geleyim..Kalkalım artık..

Dedimve kalktık..Dolmuş duraklarına duğru yürümeye başladık tekrar..Dolmadan kalkmayan sekiz kişilik dolmuşta sadece ik kişi vardı..Durağın yanında bulunan binanın duvarına yaslandım ve bir sigara daha yaktım..Tam karşımda duruyordu ve gözümü alamıyordum..Gelip başını omuzuma yasladı ve yine sarıldım..Kendime dur diyemiyordum..Çok özeldi o anlar, beraberdik ve bir saniyesinin bile boşa gitmesini istemiyordum..İçimde hiç bir kötülük yoktu aslında ama ellerimi kaldırıp, başının iki tarafından tutup, yüzünü yüzüme çevirerek öpmek istedim..Aslında bunu her sarıldığımda istedim..Yapamadım..Yapamazdım..Beklemiyor olabilirdi..Beklemeden olması çok daha heyecan verici olabilirdi belki ama yinede riske giremezdim..Girmemeliydim..Ne olurduki yapsaydım..Küfür mü ederdi?..Dövermiydi beni?..Elbette olmazdı bunlar ama söyleyeceği bir iki kelime ile ya da hiç görmek istemeyeceğim bir bakışıyla dayak yemişten beter olabilirdim..Aslında değerdi herşeye fakat göze alamazdım bunu..Belli ki güveniyordu bana..Keşke daha açık belli etseydi beklediğini ya da bir beklentisi olup olmadığını diye düşündüm..Bana gelmeyi istediğini söylediği halde düşündüm bunları..Dolmuşta hala iki kişi vardı ve saat ilerliyordu..Taksi önermek geldi aklıma..

-Taksiyle gidelim mi?
-Olur..

Dedi sadece, göğsüme yasladığı dolgun yanağının büzüştürdüğü dudağından çıkan şirin bir sesle..

Dolmuş durağının yanında bulunan taksilere doğru ilerledik..İlk sıradaki aracın kapısını açtım ve bindi..Arkasından da ben bindim..Akşamki taksiyle ve şöförle kıyaslayınca, özel şöförlü bir limuzine binmiş gibi hissettim kendimi..Belliki araç yeniydi..İçeride hala yeni koltuklardan yayılan o koku vardı..Şöför; sarışın, renkli gözlü, genç ve bakımlı bir adamdı..Eşlik etmesinden anlaşıldığı üzere genelde yabancı müzik dinliyoru..”Ne tarafa gidiyoruz?” diye sorduğunda “Maltepe” dedim ve yola çıktık..

Şöföre sorarak bir sigara yaktım ve camı araladım..Birbirimize uzak oturuyorduk araçta..Sabahın serinliğinden olsa gerek üşüdüğünü söyledi ve yanıma sokuldu..Sol kolumla sarıldım ve kolunu ovmaya başladım..Gözleri kapanıyordu artık..Uyu biraz” dedim daha sıkı rasılarak..Baışını göğsüme daha sıkı yaslayarak kapattı gözlerini..O anki mutluluğumu kendime bile ifade edemezdim.. Anlatılamazdı..Yaşamak gerekliydi anlamak için ve ben yaşıyordum.. Yanımdaydı.. Dokunabiliyordum..Akşam buluşmaya gelirken aklıma bile gelmezdi bunlar..İstiyordum, hayal ediyordum aslında ama gerçek olabileceğini sanmıyordum..Gözlerim açık, bilincim yerindeydi ama sanki çok derin bir uykudaymışcasına rüyada gibiydim..

Şöförün “Nereden döneyim?” sorusuyla, hiç kalkmak istemeyeceğim o uykudan uyanarak kendime geldim..O’da öyle..”Benzinliğin yanından sağa dönüp düz devam edeceğiz” dedi uykulu ve yorgun sesiyle..

Tokası gevşemişti başını göğsümden kaldırdığında ve uzun saçlarının bir kısmı serbest kalmıştı.. Benzinliğin yanından sağa döndüğümüzde doğruldu ve tokayı tamamen çıkararak saçlarını serbest bıraktı..Sonra yine geldiğinde olduğu gibi dağınık bir şekilde başının arka kısmında topladı..Yorgun ve uykusuzdum ama o’nu izlemek bunların hepsini unutturuyordu..Çok güzeldi..Evine yaklaşıyor olmamız gerçekten üzüyordu beni..Bir kaç sağ, sol yönlendirmesinden sonra evinin önündeydik.. Gelmesini hiç istemediğim bir andı..Birbirimize baktık bir süre duran aracın içerisinde sonrada buluşmamızdaki sadeliğiyle vedalaştık iyi uykular dilyerek..Araçtan indi ve sağ tarafımızda bulunan apartmana doğru yürüdü..İçeriye girip yukarı kıkmasını izleyecek kadar bekledim ve şöföre “gidelim” dedim..“nereye?” dediğinde “ne farkederki” dedim kısık bir tonla..Anlamsız olduğunu farketmem uzun sürmedi..Şöförde benim gibi düşünüyor olmalıydı ki şaşkın bir ifadeyle bakıyordu aynadan..“Bahçelievler” dedim hemen sonrasında..Tekrar yoldaydım geldiğim istikamete doğru ama bu sefer tek başımaydım..

“Çok farklı olabilirdi ama yinede herşey için çok teşekkür ederim” yazdım ve tam gönderecekken o’ndan “Herşey için çok teşekkür ederim..Çok güzel bir gecedi” yazan bir mesaj geldi..“Rica ederim.. Asıl ben teşekkür ederim..Hadi uyu şimdi..Daha sonra görüşürüz..İyi uykular” yazan mesajı gönderdiğimde boğaz köprüsüne giriyorduk..

Sabah sabah boğazın manzarası büyüleyiciydi..Yeni doğan güneş, bütün boğazı aydınlatıyordu..Güneş ışıkarı denizin üzerinde muazzam bir şekilde parlıyordu..Hava çok temiz kokuyordu..Tek başımaydım..Biraz buruktum..Bir sigara daha yaktım eşsiz boğaz manzarasına karşı..

Evime geldiğimde geceyi düşünmeye başladım..Bir akşamlık birlikteliğin düşüncesi bile mutu adiyordu beni..Ne olurduki “gelmeyeceğim” deseydi..Demedi..Onca anlamlı bakışa, onca sarılmaya

rağmen demedi..Belki de istemiyordu gelmeyi ve sadece beni kırmamak için gelmek istiyorum dedi..Bilemiyorum ama bunu sölemiş olması bile mutlu etti beni..Bir daha ne zaman bu şekilde bir araya gelecektik kim bilir..Gelebilecekmidik o bile belli değilken bunu düşünmek umut veriyordu..

Gün Cumartesiydi ve Pazartesi tekrar görüşecektik..Pazartesinin gelmesini bu kadar istediğimi hiç hatırlamıyordum.. 

0 yorum:

Yorum Gönder